“Martılarınız
bizimkiler gibi midir? Yoksa daha mı ufaktır. Sizin tarafın balıkçıları da
martılara, denizde boğulmuşların ilk önce gözlerini yedikleri için ifrit
olurlar mı? Hiç zeytinliklerde yaz günü öpüştün mü?”
Sait
Faik (Dondurmacının Çırağı öyküsü)
“Seni bu merak öldürecek” der annem. Ölürsem bir
yolunu bulur, yine de merak ederdim. Anneme bu konuda açılmadım. Şu günlerde
duygu ve düşüncelerimi öykülerime saklıyorum. Bugün hava oldukça kasvetli. Evde
duramadım, vücuduma sığamadım, yeni aldığım kitaba başlayamadım. Sofra hazır
değil… Tepsiye bir kase çorba koyup salona geldim. Kapıyı saat sekizde apartman
görevlisi çalacak ve iyi akşamlar dilerken, çöp poşetini uzatacağım. Mandalina
almıştım geçen gün, kabuklarını soyarken bakarsın neşelenirim. Bakarsın kedim
gelir burnumu yalar. Bakarsın bir güzel öykü okurum. Bisikleti hızla sürer
gibi, saçlarım rüzgara kapılmış gibi, dilimin ucuna gelen sözcükler gibi
neşelenirim. Elim öyle şiddetli titrer ki gel de anla ilaç yan etkisi mi kasvet
mi, heyecan mı neden olur. Ölürsem bir yolunu bulur, yine heyecanlanırdım.
Ölürsem ve bir yolunu bulamazsam yazmanın diye aklımdan geçti, kasvet pekişti,
yaz dedim kendime. Daha çok yaz, daha anlamlı, daha canlı, daha sıcak yaz. Öyle
aksın ki sözcüklerin, başını kaşıyacak zaman bulamaz ol, onlara yetişme telaşı
öldürsün seni. Sıkıntı değil!
Yasemin Şenyurt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder