31 Temmuz 2012 Salı

KARA KARA DÜŞÜNMEK




Üstüme başıma çamur bulaşmadı. Ben çamurun üstüne atladım ve üstüme başıma çamur bulaştırdım. Polis çok kızdı. Sen her reklama inanma dedi. Reklam mı dedim. Bir reklam varmış eskiden: Kirlenmek güzeldir diye bitermiş. Benim o reklamla ilgim yok ki… Polis kara kara düşündü. Ne iş yaparsın sen dedi. Benim işim yok. Benim yaşımda olanların pek işi olmaz. Kaç yaşındasın sen diye sormasına şaşırmadım. Sonsuz dedim. Polis kara kara düşündü. Aklına tek mekân geldi: akıl hastanesi. Ailen var mı senin dedi? Şairlerdir ailem dedim. Kara kara gülümsedi polis. Anlaşıldı. Olay çıkartmayacağımı düşünmüş olmalı. Daha fazla uğraşmadı. 

29 Temmuz 2012 Pazar

Martı Olma Duası


Faydasız dedim ve tekrarladım içimden.
Kolumdaki dövmeye baktım ve güldüm.
Bitmek üzere olan Pazar günü kadar sıkıntı içindeydim. Çözemediğim bulmacalar ve okuyamadığım gazetelerden biriktirmiş olmalıyım sıkıntıyı.
Martı olmak için dua ettim ama Allah bana güldü. Yetişkin olamadığımı düşünmüş olacak. Yetişkin olmak; martı olmaktan vazgeçmek midir diye öğretmenime sormayı düşündüm.
Faydası yoktu doldurulması gereken boşlukları doldurmanın ve kesik kesik sevinmenin…
Doğum günü pastalarımı düşündüm. Tuttuğum dilekleri hatırlayamasam da güldüm. Bir yere aittim ben. 
Kaykayıma, bisikletime, patenlerime baktım. Bir odaya aittim. Bir zamanlar bu odaya aittim.
Yetişkin olanların anlayamayacağı bir dilde yeniden dua ettim ve Allah o zaman beni anladı. Martı olmamı kabul etti.
Eğer anlamasaydı ve kabul etmeseydi martı taklidi yaparak öğrenecektim martı olmayı. Kafama koymuştum.
Bir filme aittim ben. Filmin adını öğrenmeyi, yönetmenini tanımayı istemedim.
Bilmek istemekten de zaman zaman vazgeçmek gerekir.
Bilmediğim bir dile aittim. Bilmediğim dilde şarkılar söyleyen bir çocuğun dileğini anlayabilecek kadar martı olmuştum. 

Midye Dolma ve Sevme Kapasitesi



Sevilip sevilmediğinize dair şüpheleriniz mi var? Öyleyse size bu akşam midye dolma ısmarlayabilirim. Midye dolmaları yerken de sohbet etme şansımız olur. Her insanın güvensiz, korkak, çekingen olma hakkı olduğuna inanırım. Sürekli mavili sessizlikler yaratabilmeye gücümüz varsa zaman zaman kendimizi yalnız da hissedebiliriz.
Sevgi konusu ise bambaşka… Kendimizin doğru dürüst sevdiğimizden o kadar eminizdir ki sevilmediğimizi düşünmek için sebepler buluruz. Peki kendimizin sevgi dolu olduğu konusunda kendimize torpil yapmadığımızı nereden biliyoruz? Herkesin ve her şeyin sevgi dolu olma kapasitesine neden güvenmiyoruz? Sevgi dolu olma kapasitemizi geliştirebilecek olan başka insanların davranışları ve düşünceleridir. Başkalarının sevgi dolu olma kapasitesine güvenmeyerek kendimizi sevgisiz ve güvensiz hissettiğimiz gibi başkalarının da böyle hissetmesine neden oluyoruz.
Sonuç olarak da  sohbetlerimiz, paylaşımlarımız, eylemlerimiz sevgisizleşiyor.
Bu akşam size durup dururken midye ısmarlamak ve sevgi konusunda konuşmak isteyen bir yabancıya neden güveneceksiniz ki? Güvenmeyin, paylaşmayın ve sevmeyin. Zarar görmezsiniz. Belki de en büyük zararın güvenmemek, paylaşmamak ve sevgisizlik olduğunu anlayarak herkesin sevgi dolu olma kapasitesine saygı duyarsınız.
Belki de bu mektubu okur, bu daveti kabul eder ve kötü niyet aramadan güzel ve derin bir sohbetin içinde bulursunuz kendinizi. Bir başka insanı sevme kapasitenizin aslında kendinize ne kadar iyi geldiğini anlarsınız. 

26 Temmuz 2012 Perşembe

Lunapark kazandınız:)


Nedenini anlayamadığınız bir şekilde


 içinizde bir yer kendini boşluğa bırakacak olur. 



Yerinde durmasını ve hatta yerleşmesini istediğiniz o yerin anlamsız bir şekilde kendini yerinden etmesine tanık olmak istemezsiniz. 

Sen dur!


 Ben gittikten sonra gidersin demeye de gücünüz yetmez.


İçinizdeki yerlerden sorumluluk duyduğunuz mavi Cuma sabahları

isteyen benimle kalır diyebilmeyi başarırsanız -başarmalısınız-

bir gününüzü lunaparkta geçirmeyi hak ediyorsunuz. 

Diyelim ki aklınızda lunaparkta geçireceğiniz o gün için bir kişi

daha var. Beraber gitmek istiyorsunuz.


Ne güzel...




19 Temmuz 2012 Perşembe

Şizofreni Dernekleri Federasyonu ve Mavi At Kafe

Şizofreni Dernekleri Federasyonu, ülkemizde ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasını önlemeyi temel görev edinen koruyucu ruh sağlığı anlayışını  toplumun her kademesinde yerleştirmek ve yaşama geçirmek; ruhsal bozukluklar ortaya çıktığında mevcut tüm tedavi olanaklarını hastalıktan muzdarip birey için seferber etmek ve tedavi sonrası bireyin sevmek ve üretmek kapsamındaki yetilerini ifade edebilmesi için olabilen en kapsamlı zemini oluşturmak ufku içinde çalışır. Bu ufukla federasyonumuz,  aşağıdaki öncelikleri görev edinmiştir:

·         Şizofreniden etkilenen ve şizofreni ile ilgilenen tüm bireyleri bir araya getirmek

·         Türkiye’de ulaşılmadık şizofreni hastası bırakmamak

·         Üyelerimizin sayısını olabildiğince artırmak ve şizofreni ve toplum ruh sağlığı konularındaki nitel birikimlerini olabildiğince geliştirmek için çaba vermek

·         Şizofreni de dahil ciddi ve süreğen ruhsal bozukluğu olan bireylerin korunma, tanı, tedavi ve esenlendirilme süreçlerindeki çağdaş tüm kazanımlardan yararlanmak için devletimizi harekete geçirmek

·         Toplumun başta şizofreni olmak üzere ruhsal bozukluklarla ilgili olumsuz önyargıları ve ayrımcılığına karşı mücadele etmek

Şizofreni Dernekleri Federasyonu web sitesi: www.sizofrenifederasyonu.org
Şizofreni Dernekleri Federasyonu telefonu: 0312 2121112
Şizofreni Dernekleri Federasyonu adresi: Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi 39/6 Beşevler Ankara

Mavi At Kafe Kültür ve Yaşam Ortamı ise Şizofreni Dernekleri Federasyonu'na bağlı şizofreni hastalarının çalıştığı sosyal rehabilitasyon merkezidir. Beşevler'deki kafemize gelip çayımızı içebilir, bizlerle tanışabilir, kitap satın alabilir, Volga'nın kendine özgü çalışmalarıyla tanışabilirsiniz. Ayrıca kafemizde ikinci el kıyafet satışı da yapılmaktadır. Bekliyoruz :) Zaman zaman imza günleri, film gösterimleri, müzik dinletileri, kermesler, yaşayan kütüphane etkinlikleri ve tavla turnuvaları da düzenlemekteyiz. 

Kafemiz aynı zamanda Şizofreni Dernekleri Federasyonu Başkanı olan  Doç. Dr. Haldun Soygür'ün düşünceleri ve emekleriyle hayata geçti. 2009 yılında açılan kafemizin ayakta kalması için Doç. Dr. Haldun Soygür ve Şizofreni Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri  Meral Taşkent başta olmak üzere hasta yakınları maddi manevi her türlü fedakarlıkta bulunmaya devam ediyorlar.  

Mavi At Kafe web sitesi: 

Mavi At Kafe telefonu: 0312 2120006
Mavi At Kafe adresi: Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi 31/8 Beşevler Ankara













10 Temmuz 2012 Salı

Cümle Cümle



Bildiğim tüm sözcüklerde koklamaya kıyamadığım umutla karşılaştım.
Anladığım tüm insanların gözlerindeki gizli yaşları silmek için yaklaştım.
Okuduğum her şiirde biraz daha kendime doğru oldum.
Yağmur yağarken hep dans ettim.
Güneş doğarken içimden hep aynı cümleyi söyledim:
Varolmak algılanmaktır
Ve bir yerlerde okuduğum bir cümle bütün hayatıma yön verdi:
"Seni bir dine bağlanır gibi değil
Özgürlüğümü sever gibi sevdim."


7 Temmuz 2012 Cumartesi

Şizofreni Ne Renk?


Şizofreni; insanın duygu, düşünce ve davranışlarını etkileyen bir beyin hastalığı olarak tanımlanmaktadır. Ankara Şizofreni Hastaları ve Yakınları Dayanışma Derneği’nde yaptığımız renkli söyleşilerden seçki hazırladık.  
YŞ: Hayatı iyi gitmeyen insanlara ne söylemek istersiniz?
VT: Onlar da bir psikiyatrist veya psikologa giderlerse daha mutlu olacaklarına inanıyorum.
YŞ: Başka neler yapabilirler?
VT: Bir uğraşı bulurlarsa daha rahat olacaklarına inanıyorum.
YŞ: Şizofreni ne renk?
BE: Şizofreniyi renkle tanımlamak istersek, içerisinde olağanüstü renklerin karıştığını görebiliriz diyebilirim.
YŞ: Şizofreninin size kazandırdıkları var mı?
NB: Evet. Tecrübeyi en iyi şekilde  kullanmak.  Şizofreniyi yaşayarak yoğunlaşmak, işin zorluklarıyla üstesinden gelip o dengeyi sağlayabilmek.
YŞ: Bir değil birçok kişinin hasta yakını olarak şizofreni ile ilgili düşündüklerinizi sorabilir miyim?
ND: Olaya ben yaratıcılık açısından bakıyorum. Farklılık yaratıcılığın kapılarını açıyor. Rahatsızlıktan ziyade kişilere artı bir özellik yarattığını düşünüyorum. Zor olduğu dönemler var kabul ediyorum. Ama insan beyninin gizemleri açısından da bunun birçok ipucu verdiğini düşünüyorum.
YŞ: Şizofreninin size kazandırdıkları olduğunu düşünüyor musunuz?
ŞA: Düşünüyorum. Farklı bir algılama, yoğunlaşma kazandırdı. Özellikle makro fotoğraflarımı görenler farklı bir görme biçimim olduğunu söylediler.
YŞ: Azim ne renk? Neden?
HY: Kırmızı. Çünkü burada bir hareket söz konusu. Normal davranışların dışında bir hareket söz konusu.  Yoğun bir hareket söz konusu. Bir şeyi elde etmek için canlılığın ve hareketliliğin olması gerektiğine inanıyorum. Bu da kırmızı renkte saklı
YŞ: Yalnızlık ne renk?
SD: Yalnızlığın rengi olmaz ki. O cansız bir şeydir, hayali bir şeydir. İnsanların etraftan uzaklaşması demektir.
YŞ: Şizofreni ne renk? Neden?
RL: Sarı. Bulunamayan, beklemeye alınmış bir renk. Şizofreni ne zaman geçecek ve ne zaman iyileşecek bilinmiyor. O yüzden beklemeye alınmış. Kırmızıda duruyorsun. Sarıda geçemiyorsun.
YŞ: Şizofreni ne renk?
BE: Gri. Siyah da değil beyaz da. Siyah değil, siyah daha kötü günler, mutsuz günler.Beyaz da değil. İki arada bir derede kalma gibi. Bu hayatın içinde değilsin tam olarak ama dışında da değilsin.
YŞ: Gökkuşağı mı çizmek istersin köprü mü? Neden?
EA: Köprü çizmek, insanlara yardım etmek, insanların bir taraftan diğer tarafa geçmelerini sağlamaktır. Gökkuşağı çizmek insanın içindeki sevinci,mutluluğu yansıtır. Gökkuşağı bireyseldir, insanın içindeki duyguları yansıtır. Ama köprü insanlara yardım eli uzatmaktır bence.
YŞ: Şizofreninin size kazandırdıkları olduğunu düşünüyor musunuz?
UD: Oldu. Hastalıktan dolayı acı çektim bunlar beni daha olgunlaştırdı, direnç kazandırdı. Şizofreni sonuçta bir hastalık, bunun verdiği sıkıntılar direnç kazandırıyor. Hayata bakışımı genişletti. Daha dar bakıyordum eskiden. Dümdüz giden bir çizgim vardı. Her şey öyle gidecek gibiydi. Öyle gitmediğini gördüm. Hayata bakışımı çok değiştirdi.

                                          


1 Temmuz 2012 Pazar

Ölüm mü Elma mı?






Her zaman yağmurlu mu olur Ankara?

Hep buğudan anlar
Hep kuğu boynu zamanlar
Gecenin orta yerinde Nazım Hikmet seslenir 
"Tahir olmak da ayıp değildir
Zühre olmak da"
Ömrümüze bir güzel ayrılık eklenir
O güzel ayrılığa biz elma deriz
Başkası ölüm der
Yani biz elmayı seviyoruz diye
Biz elmayı seviyoruz diye
Elmayı seviyoruz diye
Söylenmesin mi o en güzel ayrılık şarkısı?
Ayrılık şarkısında düşmesin demiyorum gözyaşı
Kırılmasın demiyorum kalp
Ayrılığı nasıl yaşadığına bağlı aşk
Ve Ankara'da 

Gece olur
Nazım Hikmet seslenir



2012/ Temmuz
Yasemin Şenyurt