25 Haziran 2016 Cumartesi

Hişt hişt

Fotoğraf: Yasemin Şenyurt
Nereden gelirse gelsin; dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!... Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları…. 
_ Hişt hişt ! 
_ Hişt hişt ! 
_ Hişt hişt ! 


SAİT FAİK ABASIYANIK 

21 Haziran 2016 Salı

an meselesi




bir erol evgin şarkısı olsaydım
söylenseydim mutlu umutlu
bir garip diyar olsaydım
gidilseydim tıngır mıngır
bir beyaz bulut olsaydım
çocukların evirip çevirdiği
yine severdin

bir dilim ballı ekmek olsaydım
bir şekilsiz taş olsaydım
yine severdin
gözlerim görmeseydi
yine severdin

sözcük sözcük örülen öykü olsaydım
başı önde yürüyen dalgın olsaydım
aklı bir karış havada olsaydım
yine severdin

bir şiirin düşünülmemiş yanı olsaydım
bir kısır döngü olsaydım
yine düşünürdün

soru olmasaydım da
sorardın

sıcakta titreyen yaprak olsaydım da
sarardın

başım önde yürüsem de
bir yabancı diyarda olsam da
seni görmem an meselesi

hiç sözcük bulamasak da 
anlaşmamız an meselesi

yine severdim seni
"şu dağlarda kar olsaydın"

20 Haziran 2016 Pazartesi

bir dil bile bilmemek



seni seviyorum nasıl yazılır
nasıl okunur
hiç bilmiyorum

nasılsın nasıl sorulur
iyiyim nasıl söylenir
bilmiyorum

bütün dillerin bir bildiği var
ben bütün dillere yabancı

şaşkın derler
tuhaf ya
ama garip derler
bilmezler adımı
bilmesinler

adımla seslen
çok uzaklaşmış olsam da
adımı değil
sesini hatırlar 
dönerim

yasemin şenyurt

Boş Gözlerle Bakmaktan Vazgeçmek




Bomboş gözlerle bakıyordum hayata, aynaya, sevdiklerime. Bomboş bakışlarımdan yorgun düşmüş olmalılardı, yine de belli etmiyorlardı. Ağzımı açtığım anda boşluğun beni yakalamasından o kadar çok korkmuştum ki susma oyununu abartmıştım. Hangi tepeye tırmanırsam oradan aşağıya kollarımı açarak iniyordum özellikle de o gece tırmandığım tepeden aşağıya kollarımı açarak indiğimde sanki dünyanın en mutlu insanıydım. Peki ben bir kuşu taklit ederken hangi çiçek benim şu benliğimin yerinde olmak isterdi? Peki ben tepeye tırmandığımda düşüyor muydum aynı anda? Ayaklarım yere sağlam bassın diye büyütmemişler miydi beni? O zaman neden uçmayı deniyordum? Bütün bu soruların daha zor olanlarını da sordum kendime. Bomboş gözlerle bakarken denize, gökyüzüne içimde büyük harflerle ne yazdığımı okuyamıyordum ama yazmayı da bırakmıyordum. Kendi yazdıklarıma yabancı kalmak iğne denizinde yüzmek kadar acı veriyordu. Kendi yazdıklarıma yabancı kalmak hayatımda daha önce çektiğim acıların yakınından bile geçmiyordu.

O kadar çok korkmuştum ki... Korktuğum gün gibi ortada olduğu halde ve ayaklarım yere basmadığı halde nasıl olur da uçmaya cesaret ederdim? Aklım o kadar çok dolup taşmıştı ki şimdi dalgındım. Şimdi dalgın olduğum kadar dargındım. Onlar da bana dargındı, yine de belli etmiyorlardı. 

Peki ben bir aslan olmadığım halde içimde kükreyen şey neye benziyordu? Peki gözyaşlarımı biriktirip ve içine şu an bilmediğim şeyler ekleyip şifalı bir şurup elde edebilir miydim? Önce kendi yazdıklarıma yabancı olmamalıydım. Önce boş boş bakmaktan vazgeçmeliydim.

Şifalı şurup için gerekli malzemeleri bulmam için bir arkadaşımdan yardım istemeliydim. Beraber aramalıydık ya da o bana bunun gerçekçi olmadığını söylemeliydi. Gerçekçi sözcüğünü duyduğumda içimde kükreyen, hırlayan her ne ise ona bir çift sözüm vardı.

O bir çift sözü söylemek için daha çok şiir okumalıydım.

Yasemin Şenyurt

15 Haziran 2016 Çarşamba

Boşluğun Değiştirdiği



Bir tren istasyonunda bankın üzerinde oturmuş saate bakıyordum. Saatte ne akrep ne de yelkovan görebildim. Tek görebildiğim şey beyaz boşluklardı her an daha derin ve beyaz olan boşluklar. Gözlerimi sımsıkı kapatıp açarsam düzeleceğini ya da düzeleceğimi düşündüm ama fayda etmedi. Saati trenin raylarına fırlatmak da içimden geçmedi değil...Nasıl silinebilirdi rakamlar, akrep, yelkovan... İletilmeye çalışılan bir şey var ama ne olduğunu bulamıyorum. Zamanla ilgili uzun zamandır kafa yormuyordum ki...Bunun başıma gelmesini gerektirecek nasıl bir suç işlemiş olmalıyım diye kendi kendime sorarken aniden tenha olan istasyonda birinin yanıma gelip saati sormasından korktum. Tuhaf gözükmemeliydim, Tuhaf gözükürsem dikkatleri üzerime çekerdim. Belki de bu yüzden o anda saati herhangi bir yere fırlatamadım ve ona aval aval bakmaya devam ettim. Boşluğu işaret eden saatime göre yaşamımda anlam eksikti. Banka adeta yapışmış gibi oturmuş yaşamımdaki önemli anları, iz bırakanları izliyordum. Saatin zamanı tekrar ne zaman göstereceğini bilmediğimden yaşamıma yormuştum kafamı. İnsanın bileğinin üzerinde "anlamını kaybediyorsun" şeklinde bir işaret olması başkalarına anlatılacak türden bir deneyim değildi. Susup yutkundum ve gözlerimi ikinci kez uzun soluklu olarak kapattım. Ta ki biri yanıma gelip "özür dilerim, saat kaç" diyene kadar gözlerimin kapalı olduğunu zannettim. Korktuğum başıma gelmişti ve ben saatim bozuldu diyemedim. Saate baktım ve o anda yanıma gelen beye saati söylediğimde saatin eski haline geldiğini anladım. Ben ise saatin boşluğu gösterdiği andan sonra asla eskisi gibi bir ben olmadım. 

yasemin şenyurt

12 Haziran 2016 Pazar

Zor Değil O Kadar




Sana git dediğimde
Hep gitmen gerektiğini düşündün
Git o zaman
Aklımda ve yüreğimde kalarak
Sana unut dediğimde
Düşüp kırılan kalbimdi görmedin
Duydun sadece
Unut o zaman
Bütün hallerimden okunurdu sevdiğim
Sen duymak istedin
Oku o zaman oku

Anlamak istemezsin belki
Anla o zaman
Gör ve duy ve hisset
Zor değil o kadar
Sana git demedim ben
Git dediğimde bile
Ben demiştim ki aslında
Aslında demiştim ki
Duy o zaman
Şimdi duyarsın belki

Yasemin Şenyurt

8 Haziran 2016 Çarşamba

Nottur



Acıyı anlama dola
Anlamı hayata sar
Çünkü hayat üşür
Korkabiliriz
Dil çıkarsak da
Islık çalsak da
Korkabiliriz
Geçti desek de

Acıyı anlama sar
Anlamı hayata dola
Umut ol
Güven ver
Çocuk kal
Çünkü hayat kısa

Acıyı anlama sar
Anlamı içine çek
Yıldızlara bak
Dal git denize
Gülümse
İhmal etme

Kaptan şiirini oku defalarca
Attila İlhan yazmıştı
Bir de sevdiğini söyle
Bazen çilek reçeli ile
Bazen bir cümle ile
Bazen de bak ve sus

İşte teneffüs zili çalıyor
Bu şiir değil de
Bir çocuğun şekerlemesi
Bu şiir değil
Bir mektubun taslağı
Bu şiir değil

İşte gece
Birlikte yürüyorsunuz
Boğazındaki düğüm neden var
Şiirden o 
Şiirden
Bu şiirden değil
Zaten bu not
Şiir değil

Yasemin Şenyurt

5 Haziran 2016 Pazar

Boşluğun Sırrı



Yapılması gerekenleri tek tek sıraya koymak akıllıca değil. Birbirinden destek alıp, birbirine açılması gereken sözcükler, fotoğraflar ve renkler var. Birinden vazgeçtiğinde yaşamın katlanılmaz olabileceği iç içe geçmiş özen gerektiren işlerim olduğu düşüncesi bugün bana nefes aldırıyor. Yapılması gerekenleri bazen tutkuyla bazen disiplinle bazen de zamana bırakarak yapmak gerekliliği hiç bu kadar açık olmamıştı daha önce...

Bazen bilememek ya da bilmeyi istememek yapılması gereken en doğru şeydir. Şu anda ne yapmam gerektiğini bilememenin boşluğundayım. Bu boşluk ve bazen bazı boşluklar yaşamınızı dopdolu yapanın ne olduğu konusunda sizi aydınlatırlar. Görmeyi istemeseniz de ya da aklınızdan uzaklaştırmaya çalışsanız da boşluklar önemli bir yer tutar kişinin kendisi olma sürecinde. 

Hastanenin penceresinden boş bir alana bakıyordum ve içimi korku kaplamıştı. Yaşamımın bir yerinde boşluk vardı. Hiçbir zaman dolmayacağını düşündüğüm tehdit ediyor gibi gözüken bu boşluğa ihtiyacım olduğunu zaman içinde kavrayacaktım. Eğer o orada durmasaydı, yüreğimde, aklımda o boşluk hiç olmamış olsaydı şu an bu kadar anlam dolu olmazdım. Şimdi o boşluk ve boşlukta attığım yardım çığlığı sayesinde her deneyim karşısında olmasa da anlamlı deneyimler karşısında yüreğimin ne dediğini duyabilme şansım var. 

Yasemin Şenyurt

4 Haziran 2016 Cumartesi

İşin Aslı Dünya Varmış




Ben dünyaya iki hece ile düştüm
Dünyaya ben gece gece düştüm
Yara bere içinde doğruldum
Yürüdüm

Denizlerde yüzdüm
Okumayı çözdüm
Düğüm ede ede yüreğimi
Yürüdüm

Pırıl pırıl bir günde
Bir günlüğüm oldu
Düğüm ola ola yazdım
Yürüdüm

Aşk diye bir şey varmış bu dünyada
Deniz varmış kiraz tadında
Gözyaşı varmış 
Şiir varmış 

Kalmak varmış giderken
Şaşırmak 
Tutulmak
Belli edememek varmış

Toprak varmış
Su 
Ateş
Hava
Şiire dönüşen

Lütfen varmış
Özür dilerim varmış
Gözlerin anlattığı olmak varmış
Dile getirememek varmış

Yürürken yürürken
Uçabilirmiş insan
Bulutlarda kanatlarını bulup
Martılarla şakalaşıp
Uçmak varmış

İşin aslı dünya varmış

Yasemin Şenyurt

1 Haziran 2016 Çarşamba

Can Dediğin Nedir ki?



Yine bana bir haller olmuş
Gözlerim yeşil kalmış
Yine bana bir haller olmuş
Omuzlarımda güvercin
Yine bana bir haller olmuş
Islık çalmadan duramamışım

Aşkın yönelme hali
Aşkın bulunma hali
Şiir gibi şu yağmurun sesi
Şu laf dinlemeyen yürek
Çarpsın dursun 

Şiir gibi şu ağaç
Küplere binsem ne fayda

Yine bana bir haller olmuş
Alıp başımı gitmişim
Seni düşünmek için
Yine bana bir haller olmuş
Düşünceli, dalgın durmuşum
Kırılsam dökülsem ne fayda
Dünyaya meydan okurcasına
Bana bir haller olmuş
Dünyaya meydan okurcasına
Sevdiğimi söylemişim

Hani öyle ölümsüzlük falan değildir derdim
Ben aşkın bulunma halinden
Yönelme haline bir yolcuyum
Bana bir haller olmuş
Duramamışım cennette bile

Dünyaya meydan okurcasına
Sevdim sadece
Canımdan çok

Can dediğin nedir ki dercesine

Yasemin Şenyurt