18 Kasım 2023 Cumartesi

Sanatın Anlamı/ Yasemin Şenyurt

 SANATIN ANLAMI HAKKINDA BAZI DÜŞÜNCELER / Yasemin Şenyurt

Sanat, insanın kökleri ve kanatları olduğunun farkına varmasını sağlayan ve hem kökler hem de kanatlar ile nasıl derinleşilebileceğini bize farklı yollarla anlatan bir olgudur.

***

Sanat, insanın özgürleşmesini sağlayan ve bazen bunu çok sessiz sedasız gerçekleştiren bir olanaktır.

***

Sanat, sanatçıyı ve alımlayıcısını eserde buluşturan, bu buluşmanın yoğunluğu ve renkleri sayesinde kişiye değerlerini yeniden değerlendirme gücü veren bir alandır.

*

Sanat, yaşamın her türlü haline odaklanır ve sizi de bu haller üzerinde düşünmeye, sorular sormaya davet eder.

*

Sanat, yüzeysel kabullenişleri ve yüzeysel karşı çıkışları duyar ve onlara yeni şeyler söylerken bu yeniliğin kaynağını, köklerini de daima düşünür.

*

Düşündükleri üzerine düşündükçe yeni kavramlar ve kavramlar arasında yeni ilişkiler bulan sanat, mutlağı aramıyordur. Yeni kavramlar ve kavramlar arasında yeni ilişkiler bulan sanat en az felsefe kadar nedir sorusunu sever.

*

İnsan şekillendirmeyi seven varlıktır. Kendisini, geleceğini, geçmişini, ilişkilerini hayal eder ve her hayal edişinde şekillendirir.

*

Sanatçının çok güçlü araçlara ihtiyacı yoktur; görmeye ve gördüklerini türlü türlü yeniden görmeye ihtiyacı vardır.

*

Sanatçının görmek için göze ihtiyacı yoktur. Gözlemler ve gözlemlediklerinin farklı şekilde olabileceklerini bilir, umar, onları farklı şekilde tasarlar.

*

Sanatçının gerçekle ilişkisi nasıldır? Gerçeği bütün yönleri ile görme cesareti olduğu kadar gerçeği değiştirme isteği ve gücünü de duyar sanatçı… Gerçeğin hayaller olmadan gerçek olamayacağını bilen kişidir.

*

Sanatçı, yolcu kişidir. Onun en uzun ve en zorlu yolculuğu kendine doğrudur. Kendine doğru yürür, koşar, yüzer, yaralanır, boğulur ve yeniden yürür, yüzer, koşar. Varış noktası ufuk çizgisi gibidir… Sanatçı yolcu kişidir, kestirme yolları bilir ama o daha çok engebeli yollarda daha çok dertle haşır neşir, daha çok farkında olarak yolu uzatır.

*

Sanatçı, kendi karanlığını tanır ve o karanlıkta durabilir. Bir süre karanlıkta durur ve daha sonra karanlığın içine nüfuz eder, onu iyice kavrar ve değiştirir. Karanlık birdenbire ve kendi kendine değişmez. Sanatçı kendi karanlığının içinde durabilme gücü bulur ve bu gücü diğer insanlara duyduğu sorumluluk ile buluşturmaya çalışır. Bu buluşmaya doğa ve teknoloji yardımcı olabileceği gibi engel de olabilir.

*

Sanat, yıkımın ve yaratıcılığın iç içe geçtiği, her iç içe geçişinde yaşama ve ölüme dair sorgulatan, kişiye hayalgücünü hatırlatan, hayalgücü ile yaratabileceklerini düşündüren capcanlı bir şeydir.

*

Bir sanat eserini alımlamak kişide yaşama, ölüme, özgürlüğe, aşka ilişkin boşluklar ve dolup dolup taşmalar meydana getirebilir. Sanat eserini alımlayan bir kişi aynı zamanda bu eserden çok etkilenmiş ise eserle konuşur, mektuplaşır, hediyeler alır ondan ve ona hediyeler verir.

*

Sanat eserleri çoğunlukla tabuları yıkar.

*

Kabul ettiğimiz, rahatımız bozulmasın, işlerimiz yolunda gitsin diye kabul ettiğimiz şeyler sanat eseri ile karşılaştıktan sonra başımıza dert olurlar. Sorgulamayı başlatan ve devam ettiren güçlü bir olanaktır sanat eseri…

*

Kimsenin sizi görmediğini, anlamadığını düşündüğünüz zamanda bile kendi yaptıklarınızın anlamına inanarak devam etmektir yaratma cesareti… Devam ederken reddedilmek, onaylanmamak acısı eşlik eder ancak bu acı aşılabilir. Yaptıklarının yeniliği, farklılığı yüzünden/ sayesinde sanatçı kabus/ rüya gibi deneyimler yaşamını… Bu deneyim kişiyi vazgeçmenin, deliliğin, ölümün eşiğine de getirebilir.

*

Umut ve mücadeledir sanat. Boş vermemek ve boyun eğmemekle başlar.

*

Sanat eseri, eşsiz öykülerin ortak yanlarını gösterir. Ortak yanlarını kavrayan insan dünyanın neresinde atılmış olursa olsun çığlığı duyar. Çığlığa kayıtsız kalamaz, çığlığa kendi çığlığını katar. Korku, insanın aklını ve kalbini düğümleyebilir; sanatçı düğümü çözmek için mücadele eder.

Bir insan için ufak bir şey yapmak da insanlık için hayatını adamak da sanatla kardeş eylemlerdir.

*

Sanat eylemdir.

*

Sanat, bütün eylemlere rehberlik edecek kadar sever bilgeliği.

*

Sanat, itiraz eder ve itirazını gerekçelendirir.

*

Sanat, insanca olmayan her şeye itiraz eden yaşam öyküleridir.

*

Sanatçı, kendi sözlüğünü yazar. Yalnızlık, özgürlük, ölüm, dayanışma maddelerine gelip sanatçının yazdıklarını okuyabilirseniz sanatçıların yaşadıkları çağın ötesinde olduğunu anlarsınız.

*

Sanat, güzeli ve çirkini işler ama bu işlemede doğru ve yanlış, iyi ve kötü sürekli iş başındadır.

*

Bazen bazı şeyler o kadar mekanikleşir ki sürekli tik tak seslerini duyarsınız her yerde… Mekanikleşen şeyler karşısında yabancılaşır ve kendinize, yaşamınıza dair duygusuzluk içinde kalabilirsiniz. Bir şairin kitabını elinize alıp sayfaları çevirmeye başladığınızda, şiire yakınlaştığınızda doğa, bedeniniz, insanlar ve yaşamınız yeniden anlam bulur. Şair sözcükleri o denli içeriden ve ustalıkla birleştirir ki tik tak seslerinin yerinde artık her şeyin kendine özgü sesi vardır.

*

Bir sanat eseri karşısında saatlerce durulabilir, dururken içinizde patlamalar olabilir, dünyada yerli yerinde görünen her şey sizin için soru işaretine dönüşebilir. Durmak bazen huzursuzluktur. Huzursuzluğunu tanıyan kişi, şeyler karşısında – ne kadar düzenli olursa olsun- bulantı duyabilir. Huzursuzluğunu tanıyan kişi, şeylerin eskiden beri olageldikleri gibi olması konusunda bile kararsızdır. Kararsızlığını şüpheye borçludur. Şüpheli ve huzursuz kişi, şeyleri yeniden görmeye, duymaya, onlara dokunmaya ve dokundukça yeni bağlar bulmaya başlar. Şeylerin dünyasında bulunan yeni bağlar kişinin geçmişine ilişkin durumları da yeni bağlamlarda değerlendirmesini sağlar.

*

Kendisindeki boşlukları, eksiklikleri, kötülükleri hiç tanıyamamış bir insan sanat eserinin karşısında saatlerce duramayabilir. Şeylerin içinde bir şey olarak sanat eserini görmek; kişinin sanat eserinde kaybolmasına, eserle birlikte değişmesine izin vermez. Sanat eseri yeryüzüne ait olmakla birlikte Heidegger’in dediği gibi aynı zamanda dünya açımlar…

*

Kendisindeki boşlukla ilk kez sanat eseri ile karşılaşan kişiler olmuştur ve baş döndürücü bir deneyim olarak yaşamış olabilirler bu karşılaşmayı. Kendisindeki kötülüğe dair ilk kez düşünen insan, bu düşüncesini dallanıp budaklandırmak isterse sanat eseri ile karşılaşma zorunluluğu duyabilir. Kötülüğü tanıma gayreti onu yenebilmenin ilk şartı değil mi?

*

Sanatçı, yalnızlığını her an yeniden yaratır. Yalnızlık onun başına gelen bir şey değildir, ona maruz kalmaz. Yalnızdır ve yalnızlığını yaratır. İnsanlarla yakınlığının temelinde de kendi yalnızlığına ve başkalarının yalnızlığına duyduğu saygı vardır.

*

Sanat iyileştirir… Size ifade alanları verir ve bu alanlar uçsuz bucaksız olanaklarla doludur. İçinize kapanmış, sessiz, renksiz, sözcüksüz kalmış da olsanız sanat size başka bir pencere açar. Sanat iyileştirir çünkü anlamak, anlatmak, anlamlandırmak ister.

*

İçinizi açmak istemişsinizdir ama dünya bu isteğinizi reddetmiştir ve reddin gerekçesi zamanın uygun olmadığıdır. Şimdi sırası değil demiştir dünya… Şimdi sırasıdır resmin, müziğin, edebiyatın, dansın ve sinemanın.

*

İçiniz açıldığında tedirgin bir şekilde sorular sorarsınız. Sorularınıza yeni sorular katacaktır sanat. Çok düşünülmeden verilmiş cevaplarla dolu günlük hayatta sorularınız çoğaldıkça içiniz daha çok açılır. Cevapların yüzeyselliğini daha iyi kavrarsınız ve bu kavrayış yalnızlığın, risk almanın, tehlikenin sanıldığı kadar kötü olmadığını hissetmenizi sağlar.

*

Sanat iyileştirir çünkü anlamın çoğulluğunu, farklılığın güzelliğini tanır. Sizi susturmaz, ifade etmenin farklı yollarından söz açar. Gizlenmenizi istemez ama gizlendiğinizde sizi zorlamaz.

*

Olanaksız olarak kabul ettiklerimize dair bize ters köşe yapan olgudur sanat.

*

Kuralların içinden doğar, büyür ama kurallara karşı çıkarak gelişir.

*

Saçma bir dünyada yaşamanın zorluklarını, güzelliklerini, inceliklerini düşündürür sanat. Tekrar tekrar yaşadığımız günlerin içinde anlamı yeniden inşa etmek ister. Sanat asla kaçış noktası değildir. Sanat, yüzleşmeler, sorgulamalar, tartışmalar içinde bırakır sizi… Kan ter içinde kalırsınız ama bu hal özgürlüğe yaklaştırabilir. Tekrar tekrar yaşanılan günlerin aslında farklı, çok farklı günler olduğunu, bambaşka yaşanabileceğini iddia eder. Bu başkalığın kavranması sağlanabilir. Toplumsal rollerimiz, bizden beklenenler başkalığı kavramamıza engel midir? Belki…

*

Tekrarlanan görevler, tekrarlanan konuşmalar içinde sıkılmış, sıkışmış hissedersiniz ve bu hissi yaşayan bir başka kişiye kulak verirsiniz. Bu kişi bazen bir sanatçıdır ve bu kişi sanatçı ise sizden ne kadar zaman önce yaşadığı, yaşadığı zamandaki hayat koşulları önemlidir önemli olmasına ama yakınlık kurulmuşsa sanatçı ile bu yakınlık sayesinde dünya gözünüze bambaşka görünebilir. Bu yakınlık bazen çok yakın bir arkadaşınızla kurduğunuz bağ kadar önemli, gerekli ve heyecan vericidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder