15 Kasım 2016 Salı

"Vedalaşmaların İlmini Yaptım Ben"



Sözcük çırağıyım ben. Sözcük çırağı olarak okuyordum ve düşünüyordum ki Mandelştam’ın bu kitabının adı ile yeni bir hayata adım attım. Yeni hayatımda da sözcük çırağıyım. Bir zamanlar bir yerlerde yaşayan çocukluğumla futbol oynamaya çalıştığım bu akşam kaleci rolündeyim. Bir rolüm var ve bu rolü seviyorum. Bu rolü oynarken çocukluğumu da izleme şansı yakaladım ya daha ne isteyebilirim bilmiyorum.

“kederi külrengi bir kuş gibi
 Yavaşça taşıyorum kalbimde”
Mandelştam

Düşlerimi korumaya çalışıyorum. Düşlerimi kendi gerçeğimden korumakta da ustalaştım. Uzak diye bir kafe keşfettim geçenlerde. Orada Uzak diye bir deftere yazılar yazıyorum. Uzak defterime bir çay bardağı çizdim. Şekilsiz, yamru yumru bir bardağın üzerinde çay lekeleri ve çay lekelerinde de umut var. Çay lekelerindeki umudu olur ya bir gün göremezsem diye üzüldüm. Sözcük çırağıyım.
Uzak kafede saçlarını at kuyruğu toplamış bir genç kadına bakarken düşlerimi daha iyi koruduğumu düşündüm. Orta yaşlı, gamzeleri olan bu genç kadını kendime benzetemediğimden ve aslında hiç kimseye benzetmediğimden ona Uzak dedim. Düşlerim zangır zangır titredi ve o an bu titremenin kaynağına indim. Ne üşüme ne korku…

Yakınlık hissi insanı ve düşlerini titretirse Uzak belki de uzak değildir.

Sözcük çırağıyım.

“niçin durdu musiki?
Niçin indi bu sessizlik?”
Mandelştam

Mandelştam yazmış. Uzak ve yakın hakkında düşünürken ağır ağır kalktım sandalyemden. Bunu size hediye etmek istiyorum dedim Uzak’a. Bu dediğim en sevdiğim düşümdü. O bana ve ellerime baktı, sessiz kaldı.

“zayıf yıldızların yumuşaklığını hissedebilmem
Benim hatam mı acaba?”
Mandelştam yazmış.

Sözcük çırağı olarak onu okumanın beni büyüttüğünü, adam/kadın/çocuk ettiğini düşünüyorum.
Yasemin Şenyurt

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder