26 Nisan 2019 Cuma

Asırlardan İnsan Yıllardan Şiir

Asırlardan insan
Yıllardan şiir 
Anlardan aşk olsun 

Asırlardan anlam
Yıllardan şiir 
Anlardan deniz olsun

Desinler ki 
Yıllardan yine şiirdi 
Günlerden pastel 

Saat dört 
Yıllardan yine şiir 
Belki de bu yüzden kıyamet 

Saat beş 
Yıllardan umut
Asırlardan insan 

Kendime katlandım 
Yola çıktım 
Vardım canla başla 

Kendime zaman verdim
Sakinleştim 
Saatlerden gül şimdi 

Bir saat kaç asırdır 
Sor diyor ruhum 
Susuyorum 

Bir andır yaşam 
Yepyeni bir dildir 
Doğar ve gelişir 

Bir andır 
İçinde asırlar vardır 
İlkbahardı derler 

Saat kaçtı 
Saat kaçar 
Sabahı yakala der çocuklar 

Yasemin Şenyurt 
2019 Ankara 

21 Nisan 2019 Pazar

Deneyden Vazgeçmek







Evin içinde hanım hanımcık oturamadım hiç. Hep haylazlık peşindeydim. İğde ağaçları şahittir ki ağlardım en olur olmaz yerde. Boyama kitapları şahittir ki ne güneş turuncu olurdu ne ağaç yeşil… Matematik defterlerim şahittir ki üçgenin alanını hesaplamak da zordu dairenin çevresini de. O dönemde yazdığım günlükler yüzünden ömür boyu disiplin cezası almıştım da kimsenin haberi yoktu. Sınıfta bir gün fen bilgisi dersinde tükenmez kalemle oynamaya dalmıştım ki hoca bağırmaya başladı. Sınıfın içi avaz avaz küf koktu. Sınıfta bir gün köpeğimizin olmadığını söylemiştim ki dünyanın en güzel, en anlamlı cümlesini duydum: “Bizim evde bir saka var, sen konuşturursun” O dönem duyduğum bu cümle beni kendi gözümde önemli kılmıştı. Varsın İngilizce derslerinden bir şey anlamamış olayım. Türkçe öğretmenimin bu cümleleri sayesinde adımı sevmiştim: Yasemin.

Adım şahittir ki şiirler yazdım. Adım şahittir ki öykülerim aşktı. Adım şahittir ki yılbaşları yılbaşı oldu o tarihten sonra. Yeryüzünde bana söylenmiş bir sırdı: Genç Werher’in Acıları. İddia ederim ki kimse benim gibi okumamıştır o kitabı. İddia ederim ki kimse benim gibi beyaz mobilyalı odada beyaz radyoda siyahın altını çizmemiştir. Siyah olan en çok gece sanıyordu insanlar. Siyaha yüklenen olumsuzluklara rağmen ben siyahı sevmiştim. Siyahın sihirli çağrışımları vardı: Siyam, sihir, simit. Çağrışımları bu denli sevemezdim adım Yasemin olmasaydı. Siyahı bu denli sevemezdim Kayahan’ın şarkıları ile büyümeseydim.

Bir gün Yeşilköy’de bir kişinin peşine takılıp gitsem ne olurdu diye düşünmüş ve bu deneyi yıllar sonra şizofreni hastalığının etkisiyle gerçekleştirmiştim. İyi şeyler olmamıştı. İyi şeyler olmamıştı ama iyi şeyler olmasına neden olmuştu bu kayboluş. Deneyler fen bilgisi dersinde olmazmış sadece. Bir daha deney yapmadım yaşamımla ilgili. Yazarak denedim ve tutku oldu bu.

Yasemin Şenyurt
2019
Ankara



20 Nisan 2019 Cumartesi

Deniz Kabuğu Sokak





İnsan kendine kesme şeker uzatabiliyor. Kendine çay demleyebiliyor. Sıcacık ekmeğin köşesini kimseler görmeden ısırabiliyor. Yalnızken insan evini havaya uçurabiliyor düş gücü ile. Ekose gömleğin kendisine yakıştığını düşünebiliyor. Ayakkabılarını boyarken ıslık çalıyor. Keyifsiz olduğunda kat kat kahve giyiniyor. Üşüdüğünde pencereleri sonuna kadar açıyor. Üzerinde dolaşıyor uğur böceğinin düş gücü ile. Ben kimim diyecek gibi oluyor. Hep içinde sanki deniz kabuğunun…

Adresim deniz kabuğu sokak diyor soranlara. Kaçıncı katta oturuyorsunuz diyorlar anlayışsız bir şekilde. Mavinci katta cam göbeği dairesinde. Gülüp geçecekler ama geçemiyorlar. Üzülüp susacaklar ama susmuyorlar. Devam ediyorlar konuşmaya, cümlelerinde ne tarçın var ne turta ne de karanfil. Devam ediyorlar gürültüye.

Hep içinde deniz kabuğunun. Beyin sapına bir şey olduğu yok. Sadece konuşmasını kesen bir şiiri duyuyor. Şiiri o kadar güçlü duyuyor ki ben kimim diyecek insanlara. İnsanlar nüfus kağıdı fotokopisi isteyecek. Kalede mi oturuyorsun diye soracaklar. Tekrar edecek adresini. Oldukça gol yemiş olduğundan bilecek neden bu soruyu sorduklarını.

Hep içinde duyacak bayram sabahını. Güneşin odanın içindeki oyununu izleyecek. Kaçıncı kat diye sorduktan sonra kahkahayı basacak muhtar. O vazgeçmeyecek. Mavinci katta cam göbeği dairesinde. Kat kat soyunacak kahvesini. İliklerinde duyacak güneşin az az ısıtmasını. İlkbahar pencereleri kırdıracak ona, kırlara yuvarlanacak, yuvarlana yuvarlana o en sevdiği masala gelecek.

İnsan kendine gökyüzü çizebiliyor, bibloları canlandırabiliyor, sözcükleri dikebiliyor, evini boyuyor, havalara giriyor çıkıyor ama adresini yanlış söylemekte de sakınca görmüyor. O zaman neden güvenmeli insana? Masalları olduğu için mi? Masallarını mutlu bitirdiği için mi? Hayatı gıdıkladığı ve sevdiğini düşündüğü için olabilir mi?

Koca evi gırgırla temizlemeyi düşünmüyorsun değil mi dediler. Koca ev mi?
Deniz kabuğu sokakta bir ev ne kadar büyük olabilir ki?
Hem gırgırın nesi var!
Çok yorulursun bizden söylemesi dediler.
Bir şarkı söylediğimde evimin tertemiz olacağını onlara söylemedim. İnanmazlar, kahrolurlar, merak ederler, türlü türlü söylentiye yol açardı bu.
Hem gırgırın nesi var!
Zaman onların ilacı. Benim ilacım şarkılar.
Melekler şahidimdir ki camgöbeği dairesindeyim.









15 Nisan 2019 Pazartesi

MAVİ AT 10 YAŞINDA





Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde 27 Haziran'dan 30 Haziran'a Şizofreni Dernekleri Federasyonu'nun gerçekleştireceği kongre ve çalıştay için çalışmalarımız devam ediyor. Konuya ilgi duyan, emek veren ve emek vermek isteyen herkesi bekliyoruz.


27- 28 Haziran 2019 tarihinde  Şizofreni Dernekleri Federasyonu tarafından gerçekleştirilecek Ruh Sağlığı Kooperatifleri çalıştayı için Trieste'den Dr. Basaglia'nın çalışma arkadaşları bizlerle birlikte olacak ve biz Mavi At Bir Adım İleri diyeceğiz. 29-30 Haziran 2019 tarihinde  Birlikte teması ile gerçekleştireceğimiz Uluslararası Toplum ve Şizofreni Kongresi'nin bilimsel programı merak uyandırıyor:


Uluslararası davetli  konuşmacıları merak ediyorsanız:


Çalıştayda ve kongrede bulunmak ufkumu açabilir, iyileşme hakkında farklı bakış açıları edinebilirim diye düşünüyor ve nasıl kayıt olabilirim diyorsanız bu sayfayı takip edebilrsiniz:


Benim de bu konuya dair sözüm var diyorsanız:


Merak ettiğim bir konu var diyorsanız lütfen bize yazın: