Sözcüklerin sözcükleri kovaladığı bir günde doğmuş
olmalıyım. Sözcükler sözcükleri kovalar ve sevinçli çığlıklar atarken gözümü
açınca dünyada ilk gördüğüm şey deftermiş, kalemmiş, silgiymiş. Her insanın can
simidi olurmuş. Benim de can simidim sözcüklermiş. Günler güm güm ederken,
geceler pır pır geçerken annem bana yarım kalan masallar okurmuş, tamamlamamı
istermiş, ağlamam cümle kurunca geçermiş.
Hiç oyuncağım olmamış. Kalemlerim
olmuş, kalemlerimin adları olurmuş, yaşları olmazmış. Annem şu tükenmez kalemi
getir dediğinde “anne onun adı ukala kalem” dermişim. Babam bu hallerime
gülermiş, kardeşim ciddi ciddi mama yermiş.
Bir gün odamdan içeri bir dev
girmiş, “seni dünyaya götüreceğim” demiş ve ben onu çok sevmişim.
Senin adın ne
dev diye sorunca devin yüzü asılmış, ağladı ağlayacakmış. Dayanamamışım ve onun
dizlerinin üstüne çıkmışım, yanağına dokunmuşum, saçlarını sevmişim. Dev yavaş
yavaş gülümserken onun çantasını fark etmişim. “Beni bu çantada götürmeyeceksin
değil mi?” demişim. Ağladım, ağlayacakmışım, dev dayanamamış, “ Bu çantada çok
seveceğin kanatlar var” demiş. “Kuşlardan mı çaldın yoksa?” sorusunu öfkeme
yenilerek sorunca dev yeniden gülümsemiş. “Sen sözcükleri çok seversin, değil
mi?” demiş. Heyecanlanmışım. Bu kanatları senin için özel olarak tasarladım
demiş dev ama nasıl kullanacağımı benim hayal gücüme bırakmış.
Gökten üç kalem
düşmüş. Gökten düş üç kalem. Kalem düşmüş gök üçten.
Yasemin Şenyurt
2017
Ankara