31 Ağustos 2015 Pazartesi

Çoğal


29 Ağustos 2015 Cumartesi

Yok Yok




Yok yok...Bazen öyle oluyor. İnsan her an yüreğinin götürdüğü yere gidemeyebiiyor. İnsan her an aklı başında davranamıyor. Diyeceğim şu ki iki kere ikinin dört ettiği gibi değil yaşam. Ne çok sevmiştim Susanna Tamarro'nun Yüreğinin Götürdüğü Yere Git kitabını ve ne çok sevmiştim Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar'ını...
Yok yok...Bazen akıllı olmak yetmiyor. Bazen yürekli olmak da yetmiyor. Bir girdap sizi içine çekmeye başlıyor ve hemen müdahale etmek gerekiyor. Bazen sevgi bazen tutku bazen dostluk da yetmiyor. İnsanın sarsılması ve hayata bakacağı pencerelerin sayısını çoğaltması gerekiyor. Gerekiyor diye hemen sarsılmıyor ya da hemen pencereler çoğalmıyor.
Yok yok...Bazen bilgi, birikim, donanım da yetmiyor. Ciddi ciddi emek harcamak gerekiyor. Bazen zamanın geçireceğini düşündüklerimize bakmak ve yeniden ele almak gerekiyor. Bazen sabırlı olmak da yetmiyor. Sabrın içine saygı ve şefkat katmak gerekiyor.
Yok yok... İnsan olmak emek, sevgi, tutku, akıl, yürek, gönül işi! İnsan bir kez bu yolculuğa başlasın yeter ki.
Yasemin Şenyurt

21 Ağustos 2015 Cuma

Davet

Fotoğraf: Yasemin Şenyurt



En başından itibaren bildiğim bir içsel yolculuğa davet edilmiş olduğumdu. Bu içsel yolculuk uzun sürecekti. Sırtım ağrıyor ve bu ağrının nedenini anlayamıyordum. Yolculuğa dair o kadar bilgisizdim ki sırt ağrısı gibi ufak bir sıkıntıyı anlamlandırmak için uğraşıyordum. Dertlerimi paylaştığım insanlara sızlanıp yakınıyordum ve onlar çok yorulmuştu. Benim diye bildiğim her şeyin aslında bizim olduğunu ve gelip geçmekte olduğumu kabullendikçe değişim başladı. Ölüm gibi bir gerçek tüm çıplaklığıyla kendini gösteriyor ve her an beni ikaz ediyordu sessiz sessiz...Benim diye sahiplenmeye çalıştığım şeyler garip bir biçimde başıma bela olmaya başlamıştı. Doğada yürüyüşe çıktığımda aslında çok savunmasız hissetmekle birlikte muazzam bir duygunun ve şefkatli bir sesin varlığını da hissediyordum. Doğada ilginç bir çiçek gördüğümde ve onu hayranlıkla izlediğimde kalbimi o çiçek olarak hayal ediyordum. O çiçekten uzaklaştıkça garip bir biçimde kalbim o çiçek olmayı ve onun gibi kokmayı daha çok seviyor ve sevdiği için de adeta o çiçekten farksız oluyordu. Kalbimi bir böcek olarak da düşünüyordum her ne kadar aklım buna çeşitli bahaneler bulup müdahale etmek istese de kalbim artık küt küt atan kırmızı bir şey değildi. Doğada karşılaştığım bir sese kapılıp yere uzanıyordum ve gökyüzünde ne varsa onu kucaklıyordum. Seslerin kokuları olduğunu ama bunu herkesin bilmiyor olduğunu anladığım sıralarda bakışların dokunabildiğini ve bu bakış dokunuşlarının masumiyetinin özel olduğunu da anlamıştım. İçsel yolculuğumda ileri doğru gittiğimi düşünürken aslında gerilediğimi görüyordum ve gerilemenin kötü olduğunu düşündüğüm için korkuyordum. İlerlemek, hız, başarmak, ulaşmak, erişmek sözcükleri o kadar kutsal hale getirilmişti ki kaybolmak ve yenilmek ya da gerilemek korkutuyor ve sefil hissettiriyordu. Geriledim, korkuyla geriledim ve gördüm ki gerilemek muazzam bir duygu...
Yasemin Şenyurt

Aklımda Prometheus

Fotoğraf: Yasemin Şenyurt


İki sigaram kaldı
Bir de deniz

İki sigaram kaldı
Gece tek tük yıldızı ile

İki sigaram kaldı
Yüzümün yarısı bir de

İki sigaram kaldı
Ellerim çizik çizik

İki sigaram kaldı
Haberler bitti
Reklamlar bitti
Yarışmalar bitti
Şarkılar bitti

İki sigaram kaldı
Bir de sonsuz pencere

İki sigaram kaldı
Unutmadıklarım ile

İki sigaram kaldı
Kapım çalındı
Adımı sordular
Kapım çalındı
Yaşımı sordular

İki sigaram kaldı
Sakladım onları
Telaşlı
Kapımı kapattım
Yağmur başladı

Ne bir paket sigara alırım şimdi
Ne de yakarım içlerinden birini

İki sigaram 
Aklımda Prometheus

Yasemin Şenyurt

15 Ağustos 2015 Cumartesi

Bal





Bal gibi dönüyor dünya
Bal gibi acı ayrılık
Önce ben güldüm
Önce ben
İnan
Kıyametin başka biçimidir inkar
Önce ben güldüm
Ağlanacak halime

Şimdi bir orkestra
Şimdi bir orkestra

Dualar ettim
Masallar dinledim
Karanfil 

Bal gibi acı ayrılık
Önce ben şaşırdım
Kaç dedim kendime
Arkana bakmadan kaç
Dualar ettim 
Şarkı söylemek yerine

Bu oda
Karanfil
Şimdi orkestra
Bal gibi sevdim

Bal gibi Ankara
Senin dizlerine koydum başımı
Dualar ettim
Hep öyle kalmak için
Bal gibi de kaldım 

Saat değil
Dakika değil
Salise değil
Baldır bal 
Şarkılar değil
Şiirler de değil
Baldır bal
Sevda değil
Aşk değil
Bal

Yasemin Şenyurt

13 Ağustos 2015 Perşembe

Değil...




Öyle güzel bir yer ki burası... Deniz kenarı desen değil.Deniz desen değil. Denizin kendisi desen değil. Öyle güzel ve rahat nefes alıyorum ki burada nefesim sanki nefes değil...Bir şarkı söylemeye dalmışım hem de öyle dalmışım ki şarkı artık şarkı değil...Sokaktan çocuk sesleri geliyor ve ben öyle dalmışım ki o seslere...Evde miyim şimdi ben? Deniz değil, ev değil, sokak değil. Neresi burası diye tam soracağım yanımda en sevdiğim insanı görüyorum ve vazgeçiyorum. Şaşkınlık, merak, özlem hepsi içimde ve hepsi konuşuyor ama duyamıyorum onları. Sadece ona dönüyorum ve ona bakıp "keşke burada olsaydın" diyorum. Buradayım dediği an kalbim duracak sanki...Senenin ne önemi var ya da nerede olduğumuzun ne önemi var..."Bu rüya değil öyle mi?" Değil, değil diyor. 

Değil mi? 
Değil.
Gözlerimi yumuyorum ve açtığımda sen burada olursan...
Sadece gözlerine inanma.
Nasıl?
Öyle

İnanmak mı?
Güçlü bir şekilde inanmak söz konusu
Nasıl?
Öyle

Haydi gözlerini yum ve açtığında...
Korkuyorum
Sadece hatırla...

Yasemin Şenyurt
2015
 Ankara

Ağlatma Sabah Sabah



AĞLATMA SABAH SABAH
Bir umutlu başlangıçtır şu saatler
Beş, altı ve yedi gibi
En geç yedi
Hani insanın içi kıpırdar
Gidip dünyanın bir ucundan 
Bütün güzel şeyleri getirmek gelir 
Sevdiklerine
Bir parça çikolata
Melek biblo
Sihirli kutular
Sürekli çıkarsın kapıdan
Çıkarsın ıslık ıslık
Bilet mi bulamazsın
Paran mı yetmez bilinmez ama
Sürekli dönersin evine
Belki de korkarsın uçaktan 
Belki de özlersin daha ilk anda
Bir de bakarsın ki
Çantanda bir şiir kitabı
Oradadır işte
Çikolata , biblo, kutu vesaire
Bütün güzel şeyleri getirmişsindir işte
Uçmak mı daha korkunç
Özlemek mi
Gözlerin cevap verebilir bu soruya
Bak sabah sabah
Ağlatma beni
...
Bu çayı ben demledim
Biraz da peynir varmış
...

Yasemin Şenyurt

9 Ağustos 2015 Pazar

Geleceğe Bakış: Şiirden Deneyimler



 Acısı ile tatlısı ile yaşanması olası günler var. Bu olasılığın kimi zaman içimi titretmesi var. İnsanı şiir ve şiirden deneyimler adam ediyor diye düşünüyorum. Şiirle içten bağ kurabilmiş olan insanların yaşama bakışlarında farklılık, incelik, derinlik buluyorum. Olası günlerin içinde şiirden deneyimler beni soluksuz bırakır mı bilmiyorum ama diliyorum öyle olur. Öyle güzel şiirlerle karşılaşır ve o kadar çok anlam bulurum ki ilerleyen günlerde ya da öyle güzel müzikler dinleyip o kadar çok dans ederim ki sevdiklerimle birlikte hayat hiç bitmeyecekmiş hissine kapılırım. O hisse kapılıp da yolculuklara çıkarım ve belki en çok duymak istediğim sese doğru ilerlerim. Hayat hiç bitmeyecekmiş hissine kapılırsam belki de yazamam,çalışamam, okuyamam ama bazen bazı hisler bizi ele geçirmeli diye düşünüyorum. Onları tutup tutup uzaklara atmanın anlamı olmadığını da...Hayat istersem sevdiklerim var ve eğer ben hayat hiç bitmesin dersem gerçeğe aykırı bir cümle kurmuş olurum ama şiirde de hep bu olur. Gerçeğe aykırı düşeriz. Yine de bizi adam/kadın eden şiir ve şiirden deneyimlerdir. 

Yasemin Şenyurt

4 Ağustos 2015 Salı

Yaz




Sahiden demiştim. Sahiden ne kaldı? 
Boşluğa dalmıştım sonra.
Daha sonra ise kuru kuru hayat demiştim.

Siz hiç gökyüzüne balon bırakan iki çocuğu izlediniz mi diye sormuştum.
Sorunun yankısını duymuştum.
O çocuklardan biriydim ben. 
Çocukluk hiç bitmedi.
Sahiden bitmedi.

Ayrılık türküsünü dinlemek on yaşında 
Ayrılık türküsünü söylemek on yaşında
Sahiden bitmedi türkü
Boşluğa dalmıştım 
Belki de anılara
Anılardan birinde büyük laflar ediyorum
Gülüyoruz arkadaşımla
Ağlıyor ve gülüyoruz
Sahiden bitmedi düş ve dostluk

Kitaplar da var demiştiniz
Sahiden demiştim hatırlayarak en sevdiklerimi bir bir
Soğuktu hava
Kar yağmıyordu daha
Sahiden üşüyordum
Yaz hiç gelmeyecekti sanki
Yaz demeseydiniz

Yasemin Şenyurt