“ Şimdi kimse
evinin bir köşesine, onun elinin sürülüp de güzelleştiğini hatırlamıyor.
Bırakın hatırlamayı, kimse onun eliyle bir duvarın güzelleştiğini, bir harcın
sağlamlaştığını, bir kirecin rengini zor attığını fark etmemişti ki.”
Sait Faik (Barba Antimos)
Yaşam neden örülür? Hangi malzemeden örülür ve niçin
örülür? Sevgi örmemişse gözlerimi bir sabah, o gün güzel şeyler görmemin imkanı olmaz. Sevgi
örmemişse ellerimi her dokunuşum eğreti, her şiir yazılmamış kalır.
Al gözlerimi, bunlar benim değil, benim gözlerim sıcak
olmalı diye fısıldadım belirsizliğe.
Belirsizliğin belirsizlik olduğu her halinden
belliydi. Hiç ses çıkarmadı. Yaşamı ören şeyi düşünmeye daldım. Birbirini
neredeyse ezip geçecek insanlar bazen nasıl da birbirlerine kenetlenirdi ve bu
kenetlenme sırasında nasıl güzelleşirdi yaşadıklarımız. Adımızı, yaşımızı
bilmeden ve kimliklerimizi bir yana bırakıp
okuduğumuz kitaplara daldığımız yolculuklar yaşardık… Ne yemek
pişirdiğimizin, nasıl bir işte çalıştığımızın hiç önemi olmadan izlediğimiz
filmlerde etkilendiğimiz sahnelerin aynı olması buluştururdu bizi.
Kenetlenirdik ve geleceğe göz kırpardık.
Sevgi örüyor ellerimi şimdi. Bu öyküyü kağıt gemilerle
Sait Faik’e göndereceğim. Onun öyküleri benim bencilliğimi silip süpürüyor ve
bizi düşündürüyor çünkü.
Yaşam niçin örülür sorusunun cevabı onun her cümlesinde
var.
Yaşamı, ağacı, kalbi bir yerinden sökmeye çalışanlar karşılarında yaşarken ölmüş insanlar görmek
istiyorlardı ama biz kenetlendik Gezi’de. Gezi’nin yaşandığı günlerde dilimiz
şiirdi.
Kağıttan gemiler yapıyorum irili, ufaklı ve onlara ad
veriyorum. Öykümü de saklıyorum gemilere…
Yasemin Şenyurt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder