“Halbuki sonbahar kocayemişleri, beyaz esmer
bulutları, yakmayan güneşi, durgun maviliği, bol yeşili ile kuşlarla beraber
olunca, insana sulh, şiir, şair, edebiyat, resim, musiki, mesut insanlarla dolu
anlaşmış, sevişmiş, açsız, hırssız bir dünya düşündürüyor.”
Sait Faik (Son Kuşlar)
Geçen yıllarda gökyüzüne merdiveni dayadım. Olacak iş
değil bu demelerine aldırmadım. Olanı biteni o şekilden şekle giren bulutlara
anlatacaktım. Bulutlara, kuşlara, yıldızlara, aya, güneşe şikayet edecektim
kendimi, arkadaşlarımı, yabancıları. Gökyüzüne merdiveni dayamak isterken iki
üç defa kahkaha havuzuna düştüm, bu beni yıldırmadı, kalktım, bir tuhaf ağrıyla
yeniden denedim. Şikayet edecektim, kararlıydım. Belki şikayet ederken bir
leylek anlamadığım bir dilde ama anlayışlı biçimde bana aklındakini
söyleyecekti. Belki de şikayet etmenin anlamsızlığını benden daha iyi bilen tay
biçimindeki bulut bana bir sır verecekti. Yok etmek için değil, yardım, sır,
öneri almak için orada olduğumu bilemezlerdi. Alnımda zararsız olduğum
yazmıyordu. Gökyüzünde ne kadar bulut varsa bir araya gelip beni belli mi olur
kuyusuna attılar. Oradan çıkmaya uğraşırken beni görenler ellerini uzatmadı.
Anladım ki biz birbirimize ve içinde yaşadığımız gezegene acı veriyoruz. Oradan
çıkmak için uğraşmayı bıraktım. Belli mi olur kuyusunda yaşadım yıllarca…
Yasemin Şenyurt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder