29 Mart 2016 Salı

Bu Görkemlidir



Bazen sadece düşlersin
Sadece güçlenirsin
Sadece iyi gelir o ıslık
Bu çok görkemli bir andır
Hayata göz kırparsın
Kedinin çapağını alırsın gözlerinden
Sesin değişir nezleden
Bu çok görkemlidir
Şekillendirirsin
İçselleştirirsin
Mavi şeyleri
Daima seni seveceğim
Hissettiğinde bunu
Bu görkemlidir

Farkında ol
Bu görkemlidir


Yasemin Şenyurt

21 Mart 2016 Pazartesi

Yaşadık mı Gerçekten ?



Aklımızla cesur
Yüreğimizle bilge
Olabildik mi?
Alnımızda ter
Yüreğimizde sevda
Şiirler okuduk okuduk mu
Başımızı kaldırmadan çalışıp
Baş kaldırarak yaşadık mı?
Malın mülkün değil
Şanın şöhretin de değil
Doğadan yana durup
Saygı duyduk mu yaşama
Ölümden beter korkulara kapılmadan
Yaşadık mı saygı ile

Bilmek için deli olup
Kendimizi bilmekle başladık mı yolculuğa
Anlamak için kıvranıp bir filozofun kitabını
Başka bir filozofa açıldık mı
Açtık mı içimizi bir dosta
Çocukları cesaretlendirdik mi
Sormaları ve düşünmeleri için
Yoksa teslim mi ettik kendimizi
Kalıp yargılara

Saçmanın 
Anlamın
Özgürlüğün
Sorumluluğun
Varoluşun
Şiirin içinde yoğrulduk mu
Yoksa yorduk mu kendimizi
Bir mağazadan başka mağazaya

Korktuk mu hep
Tükettik mi
Yoksa
İliklerimizde duyduğumuz aşk ve sorumluluk ile
Ürettik mi

Bir kitaptan başka bir kitaba yol alanlar bilir ki
İnsan muazzamdır
Varlıkta ve yoklukta
Hastalıkta ve sağlıkta

Deli olduk mu bir ağaç yerinden ayrılmasın diye
Deli olduk mu hiç bir şair öldüğünde
Deli olduk mu savaştan
Deli olduk mu açlıktan
Bize uğramasa da
Deli olduk mu
Cinayetten
Tecavüzden
Deli olduk mu

Yoksa normal normal 
Seyrettik mi olup biteni
Normal kalmak için daha normal olmak için
Anormal olana saldırdık mı her fırsatta

Yoksa normal mi normal nasıl olunur diye çıldırdık mı
Çılgın, cesur, bilge
Bilge, çılgın, cesur
Kaybetmek pahasına elimizde ne varsa
Yüreğimizi koyduk mu yaşama
Yaşadık mı gerçekten
Başkalarını öldürmeden

Yasemin Şenyurt

18 Mart 2016 Cuma

"OLMAK YA DA OLMAMAK"






Gerçekten yaşamak, anı yaşamak değil midir olmak? Sahip olmaktan vazgeçip başkaldırarak taksit taksit ölmeye gerçekten nefes almak değil midir? Gerçekten nefes almaya karar verdim bu akşam Ödünç Yaşamlar sayesinde. Deniyordum ama şimdi daha farklı denemelerim de olacak ve daha kararlı da olacağım. Kaç santim kaldığı bizim yaşamımızı belirlemeli ama elalem ne der  baskısı değil!

Ali Poyrazoğlu'nu izlerken çok güldüm. Ağladım, ağlaya ağlaya çocukluğuma seslendim şöyle: Tiyatroyu tanımla. Senin tanımın bambaşka olabilir çocuk!

Ağlaya ağlaya gençliğime seslendim. İcat çıkar ulan!

Gülerek ve derin bir nefes alarak teşekkür ediyorum şimdi.

Alkış kutusuna her akşam alkışlar dolsun. Beyaz kelebekler sizi hiç yalnız bırakmasın. 

Şimdi öyle sarılıyorum ki kendime ve o kadar çok barışıyorum ki çocukluğumla, hatalarımla, sevmediğim her bir yanımla...

Şimdi dediğim zaman dilimini o denli kavrıyor ve hissediyorum ki elmayı sümüğüne katık eden kız çocuğu kadar musmutlu...Teşekkür ederim Ali Poyrazoğlu!

Yasemin Şenyurt

16 Mart 2016 Çarşamba

Tek Canımız Var



Fotoğraf: Yasemin Şenyurt
Ölmesek ne güzel olurdu ama ölümün ciddi, kararlı yüzünden okunuyor geleceği. İki dakika ya da yirmi yıl sonra olsa da gelecek belli bu. Dünyanın neresinde olursak olalım alınacak tek canımız var. Bu canla istersek canımızı dişimize taka taka özgürlük ve aşk için çalışırız. Bu canla istersek canla başla başka insanların mutluluğu, özgürlüğü ve sağlığı için didiniriz. Bu canla neler neler yaparız ölmeden önce…Öyle cümleler kurarız ki gelecekte çocuklar savaş nedir bilmezler. Öyle resimler yaparız ki gelecekte gençlerin işsizlik derdi olmaz. Öyle şarkılar söyleriz ki bu dünyada  açlık ve yoksulluk kalmaz.
Ölmesek güzel olurdu. Hep ilkbahar yaşansa ve hiç ayrılık olmasa ne kadar şen olurdu ömür… Gel gör ki yaşayacağız ve kahrımızdan ölecek olsak da umutlu bir can olacağız. Umutlu olacağız ki canımızın bir kıymeti olsun. Canımız tatlı olmayacak ki dövüşebileceğiz sömürü düzeni ile.


Yasemin Şenyurt

14 Mart 2016 Pazartesi

Ankara'da Bir Gün Daha Yaşamak

Sinirlerin gerildiği, ölümün an meselesi olduğu, yaşamanın “hep kahır” ile süreceğinin düşünüldüğü Ankara’da bir öğrenciyim. Dün Kızılay’daki patlama sırasında orada değildim. Yarın Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne tez danışmanımın yanına gideceğim. Bugün derneğe gitmek için yola koyulduğumda içimden “yaşamak görevdir bu yangın yerinde” diyordum. Yarın da aynı cümle ile yola çıkacağım ve eve sağ salim dönebilirsem iki kedime, başka şehirde yaşayan aileme ve arkadaşlarıma bir gün daha sağ olduğum için sarılacağım.
İnsanın en temel özgürlüğü yaşamak olduğu halde ülkemde yaşamak tesadüf ve bu tesadüf artık hiç güzel değil…
Yerin artık ayaklarımızın altında olmaması gibi bir duygu ile ne kadar sağ olsak da sağlıklı değiliz. Ne anlamı var şimdi yazmanın diyebilir biri ama ben de ona yemeni, içmenin ne anlamı var diye sorabilirim. Ne anlamı var düşünmenin, sorgulamanın diyebilir biri ve ben de ona yaşadıklarımızın temelinde yüzeysel düşünmenin, sorgulamadan inanmanın olduğunu söylerim.
Aklımı korumak istiyorum ama onu saklayamam.
Yüreğimi korumak istiyorum ama onu kaçıramam.
Sevgimi sürdürmek, özgürlüğe yaklaşmak ve umutlu olmak istiyorum ve bu yüzden dışarı çıkıyorum, yürüyorum, yürüyeceğim, düşüneceğim ve yazacağım. Aklımın olanları inkar ediyor olmasına kızamıyorum. Aklım ve yüreğim yüzleşiyor olanlarla. Kaçamam bir yere çünkü  Kavafis’in o güzel şiirinde dediği gibi:
Yeni bir ülke bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda
dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma-
Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok.
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.

Öyleyse özgürlüğü yazarak, şiirler okuyarak, felsefe kitaplarını karıştırarak tüketeceğim ömrümü. Aklımı kaybetmemek adına ya da yüreğimi korumak adına odama kapanmayacağım. Biliyorum ki  bizim birlikte söyleyeceğimiz şarkılarımız var. Biliyorum ki özgürlüğün, barışın ve sevginin şarkısı el ele söylenir.
 Yarın üniversiteye gideceğim. Ertesi gün Güvenpark’ta durakta Ayrancı otobüsünü bekleyeceğim eve gelmek için…

En kötüsü insanın yüreğindeki hapishanedir der ya Nazım Hikmet. Yüreğimi hapishaneye çevirmeyeceğim. Ateşin düştüğü yerden boğazım düğümlenerek yazdığım bu yazı umut değildir, çare değildir, çözüm değildir ne yazık ki… Yasemin Şenyurt

12 Mart 2016 Cumartesi

Gül Bahçesi Değilse de Dünya




İsyan bul kendine
Andan kartallar yarat
İzler  miyiz gökyüzünü
Biraz daha
Biraz daha
Cevabını yutup
Gülümse

Bir dağılma anında
Kendimi özgür bırakıyorum
İsyan bu da
İzden denizler
Anda kar

Anda belleğim
Öyle güçlü tutunmuşum ki hayata
Anla an
Şarkı kıştan
Güneş gönülden
Anda aşk
İyiyim

Biraz daha gökyüzü gönder
Şiir ile
Mektup ile
Aslında gül yeter
Gül bahçesi olmasa da bu dünya
Sen gülünce
Bu yetiyor
Çoğalıyor kuşlar
Anlamını buluyor ne varsa
Anda isyan yok
Anda yaşam
Uçuşuyor şimdi saçlarımız
Vapurda Ankara
Vapurda çay
Vapur vapur şimdi

Yasemin Şenyurt

9 Mart 2016 Çarşamba

Ben Kediyim




İçimde hiçlik köpürüyor
İliklerime kadar üşüyorum
Patilerim yaralı
Ben bir kediyim

Evcil ama evcilleşmemiş
Gözlerim kararsız
Patilerim pembe değil
Ben bir kediyim

Çok çapaklı gözlerim
Adımı öğrenmedim
Mırlamaktan ödüm patlıyor
Ben bir kediyim

Dokunmayın ölürüm
Sevmeyin ölürüm
Çağırmayın
Adım yabancı

Ben bir kediyim
Adımı öğrensem iyi olacak
Belki bir daha geldiğinizde başımı uzatırım ellerinize
Burnunuzu ısırırım belki
Dokunursunuz ve ömrümüz uzar karşılıklı

Yasemin Şenyurt



7 Mart 2016 Pazartesi

Önce Özgürlük



Önce özgürlüğün hayalini kurdum. On yaşımda ben yalnız yaşayacağım demeye başladım. Önce yazmayı sevdim. Bir gün yazar olacağımı düşündüm. Önce kedileri sevdim ve onların kendilerine özgülüğünü. Şu anda iki kedimle birlikte yaşıyorum ve bazen şiir bazen de öykü yazıyorum. Hayallerimi sınırlayanlara ya da şekillendirmeye çalışanlara güldüm geçtim. Cesaretimi kıranlara bir daha aynı imkanı tanımadım. Bedenimi ve ruhumu özgür kılan bazen dans etmek oldu bazen de fotoğraf çekmek. Sessizliği doyasıya tattım ve sonunda konuşmaya karar verdim. Şizofreni hastalığı ile tanıştım ve bu hastalığın benden alıp götürdüklerine inat onu unutmaya çalışmadım. Önce yaşamanın hayalini kurdum. Yalnız, başkalarıyla, kedilerimle  nasıl yaşayacağıma dair hayaller kurdum. Gerçekleştiremediğim hayallerim oldu ama hayal kurmaktan ve denemekten vazgeçmedim. Nasıl daha güzel yazarım ve nasıl daha sağlıklı düşünürüm diye kafa yordum. 

Cesaretim kırıldığında
Hayallerim gerçekleşmediğinde
Kendimi değersiz hissettiğimde
Umudum tükendiğinde
Bir şiir yazdım 
Şiirin sonuna geldiğimde hep iyi hissettim
Daha iyi
Daha umutlu
Daha özgür 
Daha kadın

Islık çala çala
Korkumu ata ata
Yara bere içinde kala kala
Şiirin sonuna geldiğimde hep iyi düşündüm

Başladım
Karaladım
Sildim
Düşündüm
Yeniden başladım
Yeniden başka sözcüklerle
Aşk ile çalışarak

Özgür düşünen, özgürce yazan ve özgür hayaller kuran tüm kadınların gününü kutluyorum. 

Yasemin Şenyurt

5 Mart 2016 Cumartesi

Unuttun mu?



Balık krakerler var
Meydanlarda baloncular
Belki bir simidin yarısı bütün hayatı kaplar

Unuttun mu diyorsun
Oysa unutmak zehrin ta kendisi

Bir trafik lambası hayal ederim
Oysa gemideyim

Bir karşılaşma anında
Dilin tutulmasıdır aşk

Belki bütün bir hayat
O tutulma anı için verilmiştir bana
Unuttun mu?
Bir söz önce tutulur
Yüreğin içinde
Sonra şiir olur

Bir sesin başını kaldır demesini bekliyorum
Oysa o ses çok nadir duyulur
Bütün hayatım
O sesin peşinden gitti

İyiliğimi
İçimdeki çocuğu
Yolculuğumu
Seviyorum
Ve balık krakerleri

Yasemin Şenyurt

Birikemem Daha Fazla




 Birikiyordum
Çağırarak bütün sessiz harfleri
İçimi incelemeden
Yüzüme bakmadan birikiyordum

Düşler kura kura
Birikiyordum
Deniz yürüyordu içimde

Çevirip bütün sözcüklerini
Anlamını yakalayamadığım cümle gibi
Birikiyordum

Ayvayı yemiştim
Canım yanmıştı
Birikiyordum
Çiçek adlarını bilmek istiyordum

Taşların damarlarını
Suyun türküsünü
Eyvah diyerek duyuyordum

Balın tadını
Kayan yıldızı
Eyvah
Eyvah
Eyvah
Birikiyordum
Atlas dergilerinin içinde
Birikiyordum
Yaşasın Edebiyat
Birikiyordum

Biriniz beni pencereden atsın
Gökkuşağı olmak istiyorum

Birikemem daha fazla
Keman olmak istiyorum
Hayırsız bir evlattım ben
Tembel bir öğrenci
Huysuz bir yaşlı olmadan
Gökkuşağı olmak geçiyor İÇİMDEN

Yasemin Şenyurt


Gülce





Elbette biraz gülebiliriz
Gül gibi
Gül kadar
Ellerimiz

Elbette tarçın severiz
Gül gibi

Elbette kar toplayabilir
Gül kadar

Elbette deniz açabilir
Gül kokusunda
Elbette kitap yürüyebilir
Güller açarak

Ben bir renk olayım
Elbette taşarım başka renklere
Elbette  gökkuşağı

Buğudan kuğu resmi yaptım
Bana uyma sen
Gül biraz

Yasemin Şenyurt


Otobüs Yolculuğu



Otobüste kitap okuyorum
İçimde ıslık çalan serseri
Su falan içiyorum
Pencereye dayıyorum başımı

İlkbahar geliyor
Usul usul
İçimde cambaz
Su falan içiyorum

O kadar çoğalıyorum ki
Kaptan şikayet ediyor
Muavin şikayet ediyor
Kitaptan olabilir diyor yolcular

Su falan içiyorum
Kapıları açılıyor içimin
O kadar çoğalıyorum ki
Yol uzuyor

Çoğalmasam
Kupkuru bir dal olacağım
Çoğalmasam

Gözlerim kan çanağı
Çoğaldıkça
Yüreğim bir yeşil elma
Yol uzuyor
Hayat yoğun
Mola yerinde bir sigara içip
Devam ederim kitaba
Çoğalırım da

Kimse kusura bakmasın

Yasemin Şenyurt

3 Mart 2016 Perşembe

Aslanlar Gibi

Bir şarkıyla sarmışsın yaranı
Bin şarkıyla aklını başına almışsın
Aslanlar gibi

Kükreyen sessizlikte
Dalganı geçmişsin
Kükreyen sessizlikte
Bir derin nefes almışsın

Bin defa yaşamışsın sanki bu hayatı
Derinlere dalmaktan yorgun
Bin defa yorgun
Bir daha yorulmak istemişsin

Gözlerin köpük köpük
Kükreyen sessizlikte


Aslan gibi
Kükremişsin

  
“Bak postacı geliyor”
 Benim bu hayatı sakız gibi patlatasım var
“Bak postacı geliyor”
Benim bu hayata borcum var
“Bak postacı geliyor”
Aslanlar gibi söyle şarkını yeğenim
“Kırmızı balık kıvrıla kıvrıla yüzüyor”
Aslanlar gibi yaşa
Sihirbaz OZ’un masalını bin defa okurum sana
Dört Kardeşler’i ve diğerlerini
Aslanlar gibi uyu şimdi

Yasemin Şenyurt




balıklar uçmaz




Vurdumduymaz bir gece
Olur mu olmaz mı ikilemi
Olmaz!

İki saattir
Başım çatlıyor
Balıklar uçmaz Alim!

Gülüyor sürekli kadın
Kendine
Kutu kutu pense oynamayı özlemiş

Bir  balina hayal ediyor çocuk
Derslerde hep bahsediyor
Balinanın dişleri yok

Gülüyor sürekli adam
Kasketi düştü düşecek
Ellerini şekillendirdi sanıyor su
Suyun gücü yok oysa

Bir masal sanıyor dünyayı
Bir dilim kekte
Mucizevi havuç tadı
Oysa havucun mucizesi yok


Çenesi düşük çocukluğum
Dillere destan olacak sanıyor rüyası
Sonunda yüreğini ısırıp
Susuyor

Susuyor işte
Ilık bir banyo yapınca
Biraz uyuyunca
Bira içince
Sigarası bittiğinde
Çenesi düşecek yeniden

Yüreğini ayçöreği sanıyor şimdi

Yasemin Şenyurt