24 Aralık 2018 Pazartesi

Okumak, Yazmak ve Aşk



anneme, babama ve aşka!


Yıllar önce çocuktum. Gümüş Patenler'i okuyordum.Yazarı, olay örgüsünü hatırlamıyorum ama altın değerindeydi benim için. Suna'nın Serçeleri kadar güzeldi...

Yıllar önce yaşlıydım. Gümüş Patenler'i henüz okumamıştım. 

Zaman içimizde kırılmalara uğrarken bellek ne tuhaf...

Saatler, aylar ve yıllar geçerken serseri olmamıştım, söz dinlemiştim.

Serseri olmama ramak kalmıştı.

Yıllar sonra güzel ve genç bir kadın olmuştum. Yıllar önce annemle babamın dediğini unutmamıştım. Çirkin ol dediklerini duyuyordum. Çirkin olmamda bile güzellik bulan annem ve babamdan başkası olamazdı.

Bana kitaplar alan, kitap kokusunu sevdiren annem ve babamdan başkası olamazdı. İlk günlüğüm mavi, ince bir defter. Yazar olmak istiyorum kararının yıllar içinde hiç değişmemesi...

Kitap demek aşk demek. Kitaplar red kitin yalnızlıktan vazgeçmesi demek. Yazmak "iyilik adacıkları" yaratmak anlamına geliyor benim yaşamımda. Yazmak Calimero halinden vazgeçmek. Şirinler içinde bir şirin olmak. Bazen uykucu bazen bilge şirin olmayı sevmek...

Güç bende olmasın, al benden şu gücü diyebilmek değil mi aşk? 

Vazgeçerken cennetten ve cehennemi inkar ederken öte bir dünyanın ötede değil de insanda olduğunu anlamak değil mi aşk?

İnsan mağaradan çıkmış, zincirleri kırmış, güneşe doğrudan bakmış, gölgeleri gerçek sanmaktan vazgeçmiş ve rahata mı ermiş? Rahata ermemiş bence. Rahata ermemenin en güzel hali değil mi aşk? 

Gümüş Patenler'i bulsam, yeniden okusam diye geçirdim içimden ama biliyorum ki yıllar önce okuduğumdaki tat apayrı... Suna'nın Serçeleri'nde beni büyüleyen şeyi yıllar sonra bulabilir miyim? Bilmiyorum. Aylar önce Sait Faik'in Kayıp Aranıyor  romanını bir solukta okurken düşündüklerim, hissettiklerim bana bu yazıyı yazdırıyor olabilir mi? Bilmiyorum. 

Gözlerim dolup dolup taşıyor, yanaklarımdan süzülenlere gözyaşı deniyor, gözyaşının sağlık açısından faydalı olduğu söyleniyor. Sağlık nedir diye düşünür oldum son zamanlarda. Okuyabilmek, yazabilmek,aşk olmak değil mi? Bilmiyorum. 

Bu kadar bilgisizken ilgilendiğim bir konu var. İnsanın özlerken yaşamayı öğrendiğini düşünüyorum. Herhangi bir nedenle özleyen insan yıllar içinde sevgi nedir, saygı nedir, ilgi nedir, özen nedir ve anlam nedir sorguluyor. Bütün bu sözcükler birbirine benziyor gözüktüğü halde birbirinden ayrılıyor. Sorgulamaya başlayan insan güneşe bakıyor. Gümüş Patenler kitabı mı beni bu noktaya getirdi yoksa Kayıp Aranıyor kitabı mı? Yaşamımızı baştan sona doğru mu yaşıyoruz? Bilmiyorum. Bu yazının konusu zaman olacak zannediyordum ama yanıldım. İnsan yanılmak için okusa ve yanılmak için yazsa ve kendi gücünden vazgeçebilse ne çok şey değişir şu hayatta. 

Yasemin Şenyurt
Ankara


25.12.2018 

21 Aralık 2018 Cuma

Masalsız, Şiirsiz, Hayalsiz Kendimiz Olabilir miyiz?






Masalsız kendim olamayacağımı anlamamı sağlayan anneanneme...

Bir göl olurum bazen. Bazen de çöl. Bazen uçurtmayım. Çölde uçurtma mıyım? Kendime çikolata uzatayım. Bitsin gözyaşı. Aksın yıldızlar. Çağlasın çay. Demlensin şiir. Kendime biraz çikolata uzatayım. Çalsın davul. Dinlesin peri. Üşümesin bebek. Film gibi olsun an. Çınlasın gün. Erişsin kitaba bütün çocuklar. Erişsin masalcılar. Kaf Dağı, Kaf Dağı, Kaf...

Tekrar etsin şiir. Yankılansın mavi. Bir müzik kutusundayım şimdi. Bir kar küresinin içindeyim. Kar, kar, kar diyerek yağmaz ama masalım ben. Masalımdayım. Penceremi açıyorum. Kar evin en güzel odasını dolduruyor. Sihirli değneğimle bir kahverengi köpeğe dönüşüyorum. Kar evin odasında ve köpek de kar odaya doldukça havlıyor. Güzel havlıyor üstelik. Mırıl mırıl havlıyor. Biraz dikkatli dinleyebilseniz onun konuştuğunu anlayabilirsiniz. Sihirli değneğimle pencereden içeriye giren bir beyaz köpeğim şimdi. İki köpek oynuyor masalımda. Noel Baba şaşkın, Noel Baba benim, Noel Baba gözlerini ovuşturuyor. Bir de noel çocuk var. O hep uyuyor. Onun rüyalarını dinliyorum. Siz de dinleseniz keşke...

Zamanınız yok. Bol bol iş güç var. Bol bol kusur var. Bol bol kas geliştiriyoruz. Bol bol ideal kilo için didiniyoruz. Didinirken didişiyoruz kıra döke. Dişe diş kana kan intikam diyerek taraftar olunmaz ama taraftar olduk sanıyoruz. Kendi kalemize gol atmadıkça hayatı anlayamayız ama anladık sanıyoruz. Şiirsiz, masalsız ne kadar eksiğiz. Tam kere tam olmak için uzaklaşıyoruz hayallerimizden ama tam kere tam olmuyoruz. Masalsız, hayalsiz, şiirsiz nasıl kendimiz olabiliriz? 

Yasemin Şenyurt
21.12.2018 

Gerçeğin Üst Katında Kim Oturuyor?





Kendime aydedeyim bazen. Kendime güneş ve eşim. Bazen rüyamda gökyüzünü görüyorum. Gökyüzü oluveriyorum daraldığım dakikalarda içime su serpmek için. Evren ne zaman bu hale geldi, ne zaman pan öldü? 

Renkler fırıl fırıl dönüyor içimde. Bir rüya görüyorum. Pansuman yapıyorum kendime. Kendime hemşireyim, kardeşim, kediyim. Hayatta kalmak için ayaklarımı yere basıyorum. Uçacağım yoksa, kanatlarım öyle istekli, öyle tutkulu. Seninle tanışıyorum, yüzünde maske yok. Seni düşünürken düşsel bir kentteyim. Seni düşünürken hep şarkılar mırıdanıyorum. Yemek, içmek, güvenlik, istikrar falan eskisi kadar önemli değil benim için. 

Batabilirim, çıkabilirim, düşebilirim, fırlayabilirim, sapabilirim ya da sadece yüzebilirim. Yüzerken yüzerken bir deniz yıldızı konuşur muhakkak benimle. O deniz yıldızı sensin. Deniz sensin. Yakamoz sensin. Derinlik sensin. İçimden bir ses yükselir. O ses dalgındır. O ses dalgıçtır. O ses tanrısaldır. O ses ılımandır. Ses sensin. 

Kendime her şiir yazışımda kalbimin çarpmasındasın. Kendim için çektiğim her fotoğrafta benim gözlerimsin. Sahiden yaşadığım her ansın. Gerçeğin  üst katında kim oturuyor bilmiyorum ama büyük ihtimalle o komşunun adı Hakikat değil. 

Yasemin Şenyurt
21.12.2018 

2 Aralık 2018 Pazar

Ankara'da Nazım Hikmet Kongre Merkezi'nde 9. Uluslararası Şefika Kutluer Festivali




Merhaba Dostlar, 

Bilenler bilir benim heyecanlı bir yapım var. Bu heyecan bugünlerde katlanarak çoğalıyor. Nedeni 4 Aralık Salı akşamında gizli. Nedeni Ankara'da gerçekleşen 9. Uluslararası Şefika Kutluer Festivali'nde gizli. 

4 Aralık Salı akşamı Nazım Hikmet Kongre Merkezi'nde Şefika Kutluer Festivali kapsamında  gerçekleşecek olan  Filistin Genç Müzisyenler Orkestrası konserini dinlemek için sabırsızlanıyorum.  Filistin Genç Müzisyenler Orkestrası Türkiye'ye ilk kez geliyor. Konser 19: 30'da başlayacak. Konserin biletlerini Dost Kitabevi'nden ve Biletix'den  edinebilirsiniz. 

Festival kapsamında ilerleyen günlerde de çok güzel etkinlikler gerçekleşecek. 
4 Aralık Salı akşamı programı hakkında ayrıntılı bilgi linktedir. Siz de bu etkinliği sevdiklerinizle paylaşın lütfen. 


Sayın Şefika Kutluer'i ve eşini bu denli güzel bir festival ile bizi buluşturdukları için tebrik ediyorum. Sanatın insanları buluşturan, zenginleştiren ve arındıran gücünü Ankara'da yaşadığımız için çok şanslıyız. 

Yasemin Şenyurt



30 Kasım 2018 Cuma

Vapur Vapur

Fotoğraf: Yasemin Şenyurt


Deniz deniz deniz 
Ne kadar çok söylenirse söylensin 
Anlamından kaybetmeyen sözcük 
Vapur vapur vapur
Gittikçe 
Uzaklaşmayan 

Yasemin Şenyurt

29 Kasım 2018 Perşembe

içi hazine içi sezgi içi öykü



Bir şarkı var içimde. O şarkının içinde de başka bir şarkı. İçimdeki şarkılar sonsuza dek söylenecek. Nereden mi biliyorum? Seziyorum diyelim. Gecenin içindeki umut sürecek. Çünkü yıldızlar var. Bazen kendini ifade edemezsin. Ölüyorum zannedersin. Hişt hişt sesi duyarsın saatten, defterden, kalemden. Kulaklarını da kapasan, evden de kaçsan, kendini uzaya da fırlatsan eğer bir insanı seviyorsan "hişt hişt" sesi duyarsın. Demek ki bir öykü de var içimde. İnsanın içi hazine mi ne!

Şu an bu yazımı okuyorsun ama bilmiyorsun az önce ne haldeydim. Biraz sonra ne halde olacağımı da ben bilmiyorum. Her şey bilgi değil... Seziyor olmalısın. Güzel bir gece çünkü yağmur yağdı bu şehirde. Zor anların üstesinden gelmek için insanın şarkıları olmalı. Bir öykü var içimde. Yazdığım, yazılmış, yazacağımız....

Seviyorsan ciddi ciddi oyun oynayan bir çocuk gibi kendinden geçersin...

Kendine gel derlerse gülersin sadece. Bilmek zorunda değilsin. Sezebiliyor musun?

Yasemin Şenyurt
30.11.2018
Ankara




23 Kasım 2018 Cuma

Ev Sahibi, Dev Kadar Gül ve Gazeteci



Yaşam insanı şekillendiriyor bir heykeltıraş gibi. Fazlalıkları alıyor, korkmuyor. Şekle kavuşmak belki de anlama kavuşmak. Şekle kavuşunca insan sürekli o şekli korumuyor, değişiyor bazen bir şiir sayesinde. Değişiyor bazen bir nehir kıyısında. Değişiyor çünkü bir anısı var ona gelecekten haber veren. Değişiyor çünkü insan da anların heykeltıraşı. İşe koyulmadan önce pencereden bakıyor, başkalarının göremediklerini de görüyor dışarıda. Dağ tamam işte, dağ diyor ama bir yanıyla da biliyor o ağlayan bir dağ. Ağaç işte bildiğimiz ağaç diyor ama biliyor o vefakar bir ağaç. Şu deniz, bu gemi, bu da alabildiğine gökyüzü, yamuk bulut falan hepsine kendini katıyor, an şekil almayı sürdürüyor. Gül büyüyor, büyüyor ve bir de bakıyor ki dev kadar olmuş gül. Dev kadar gül ama yine kırılgan. Yaşam insanı şekle kavuştursun, insan ana şekil veredursun gül bahçesi oluyor evin orta yeri. Bakabileceğine yürekten inanıyor gül bahçesine. Ev bana fazlaydı diyor. İyi oldu böyle diye fısıldıyor dev gibi olan güle. Dev gibi gül inanamıyor duyduklarına. Evi mahvettim diye düşündüğünden utanç içinde olan gül ev sahibine bakıyor hayranlıkla. "Benden küçülmemi istemeyecek misin, beni buna zorlamayacak mısın?" diyor. 

Ev sahibi şaşkın şaşkın :" Hiç olur mu öyle şey, yeryüzünün hangi köşesinde senin kadar güzel ve dev bir gül var?" Dev gibi gülü kendine getiriyor bu cümle. Titriyor dev gibi gül. Ev sahibi biliyor ki gül de şekillendirir insanı. Gül aşka kavuşturuyor ev sahibini. Bir gün üne kavuşuyor bu evin orta yerindeki gül bahçesi. Gazeteci röportaj yapmak için ev sahibini arıyor. Ev sahibi üne kavuşmaktan hoşnut değil ama "buyrun, gelin" demiş bulunuyor. Gazeteci öyle farklı sorular soruyor ki ev sahibi şaşkın, mutlu. "Şansa bak" diyor kendi kendine ama biliyor ki evin orta yerindeki gül dev gibi olmasına rağmen kırılgan. "Önce onunla konuşmalıydım" üzüntüsünü yaşıyor. Gül üzgün olmadığını söylemek istiyor ama sesi kısılmış ,konuşamıyor. Gülün konuşamamasını onun kırılganlığına bağlayan ev sahibinin boğazı düğüm düğüm. 

Gazeteci durumu anlıyor ve acil olarak bir işi çıktığını söyleyip evden ayrılıyor. Kimse gazetecinin bu anlayışlı halini anlamayacak ve herkes ona şaşkın gözüyle bakacak ve belki de işinden olacak ama gazeteci kendini biliyor. Gazeteci yıllar önce ruhsal bir sorun yaşamış ve bu sorunu aşmak için çok çabalamış. Bu ruhsal sorun onun heykeltraşı olmuş, ona şekil, anlam vermiş. Ev sahibini ziyaret edecek bir gün yeniden ve gazeteci olarak değil, biliyor bunu. Ev sahibi de dev gibi gül de onun yeniden geleceğini hissediyor. Gül utangaç değil bu sefer, suçlu hissetmiyor kendisini ve bir gün ev sahibine "Telefonu yok mu?" diye soruyor. Ev sahibi o an "kimin telefonu yok mu?" diye sorsa da gülün dediğini anlıyor. 

Yasemin Şenyurt

19 Kasım 2018 Pazartesi

uyumsuz sözcük




uyumsuz bir sözcüktü aşk
neresinden bakılırsa bakılsın 
ne kadar hayatın içinde olursa olsun

şiirden ve soluk soluğa olmaktan doğardı
kendini anlamakla büyürdü
bilge olurdu ayrılıklara meydan okuduğunda

uyumsuz bir sözcüktü aşk
hayatı devrik kuracak
insanı sonsuzlaştıracak kadar 

Yasemin Şenyurt
20.11.2018

18 Kasım 2018 Pazar

somut dünya

Biz daha doğrusu biz
İyi yorulduk ve iyi oldu bu
İyiyim demek istedik mi
Ben yani biz 
Yetiştik mi dünya işlerine
Koşturduk mu nefes nefese
Bu nasıl bir gidiş
Ben ya da biz
Ayrılık bir türküdür
Boğazı düğüm düğüm eder
İnsanı sevda eder
Belleğimde Ortaköy
Denizi aşk
Ben miyiz öyküsünde
İyiyiz
Biz miyim şiirinde
Gülden nedenler
Sümbül sevinçleri
Nergis mi nergis akşamlar
Belleğimde Ortaköy
Kış mı kış
Deniz mi deniz
Somut dünya soyut biz
Yasemin Şenyurt

16 Kasım 2018 Cuma

yorgun

14 Kasım 2018 Çarşamba

İnatçı Yeşilim Yaprak




Bir nehirde salınan turuncu yaprak sanki karnım
Karnımda konuşkan bir şey
Susuşlarım hep onun yüzünden 

Kelebek oluyorum Tanrım
Kollarımı açıyorum pırrrrr 
Son hız 

Son hız 
Başım dertte
Yüreğim düğüm düğüm

Uyak aradığım kuru yalan
Bir nehirde salınan kırmızı bir taşım 
Cız ediyor gözlerim

Kasım sabahının ayazında
İnatçı yeşilim yaprak 
Kendime keçi demeye utandım

Yasemin Şenyurt
15.11.2018

12 Kasım 2018 Pazartesi

Zonklayan Gerçek

Gaziantep'de






2 Kasım 2018 Cuma

Ben Y



ben y
bazen yanlıştan
bazen yıldızdan

benim evet
bazen hırçın mı hırçın
karadeniz sanki

evet bendeniz
başım üşüyor alev alev
berem  yok iki üç asırdır
                                                                        korkma sev saçlarımı
                                                                     hırçınlığımı tatlıya bağladım
                                                                          evet benim şimdi

                                                                             daha çok ben

bazen nasıl olduğumu bilmeden
bazen sabahsız
rüyasız

ben y
hayattan alacaklı olmadığımı öğrenince 
mezun oldum 

evim 
bir oda
dört kitap rafı
duvarında bir yelkenli

ben y
en
çok da
yanardağ

bazen sakin mi sakin
sanırsın ölüdeniz

mezun oldum
iş buldum
kovuldum
iş buldum
kovuldum

harıl harıl 
ben y
geceye yelek örüyorum
başım alev alev

Yasemin Şenyurt
02.11.2018





27 Ekim 2018 Cumartesi

İnsan Düğümlenmeli Belki de



İnsan hiç düğümlenmese
Sabaha karşı kendine bir şarkı yakıştırsa
Pencereleri açsa
Parfümmüş falan
Şu şalı da dolayıp boynuna
Atlasa bir otobüse
Uzaklaşsa 

Çantasında şiir kitapları
Açıp açıp kapasa
Kaparken tangır tungur etse kitap
İçindeki bir şiir dışarı fırlasa
Bulutlaşsa
İnsan hiç düğümlenmese

Boşuna mı diyorum
Kitapları şimdi yazmış olsam
Birinin adı Mayıs Defteri
Diğeri Umut Islığı olurdu 

İnsan düğümlenmeli belki de
Tanımlardan uzak durmalı 
Balıklama dalınca gökyüzüne
Kendini tanıyacak gibi olmalı
Kulakları çınlamalı

Düşselleşinceye dek
Toprağı yağmuru 
Afrikayı
İnsan vücudunu 
Öğrenmeli belki de
Kendi kendine
Dersler çıkararak

Düşselleşinceye dek
Öğrenmeli
Saatlerin tik taklarından 
Karamsar olmamayı



Yasemin Şenyurt
07.10.2018
Ankara



6 Ekim 2018 Cumartesi

zamanın halleri

Kalbimde kaynayan ay
Karıncalanan hayat
Şiirle bağım kopmayacak

Leylaklar 

Ömrümün özetidir sıcak çay

En şaşkın misafirim ben

Ellerine yer arayan 

Leylaklar

Ayağa kallkıyorum
Ayağa kalkıyorum
Ayaklarım yürümeyi unutmuş

Aklımda metaforlar
Muammalar ve mumlar
Bazılarını daha çok sevdiğim

İnsan kendisini neden arayamaz
Neden meşgule düşer telefon 
En güz gecelerde

Sesin yoğunlaşması mı
Sessizlik
Ten neden titrer

Yaşasa tüm şairler
Hiç mi hiç ölmeseler
-di

Sağ kalmak da neyin nesi
Deselerdi aşk
-ecek

Defterde
Yeşeren bir yaprak
-yorum

Yasemin Şenyurt
06.10.2018
Ankara

4 Ekim 2018 Perşembe

Eşsiz Bir Novella




Misafir bir sabahta
Ebediyen mutluyum
Belki sisli bir vapur hüznü taşıyorum 
Gece 

Rengim
Bu bir öykü olsun istemem
Sonu olan
Her şiir gibi olsun da istemem 
Bu eşsiz bir novella 

 
Yasemin Şenyurt 

22 Eylül 2018 Cumartesi

Portakal Kokulu Bir Sabah

11 Eylül 2018 Salı

Gülüşünde Ton Ton Renk




Ellerimi gökkuşağı kovasına batırıp çıkarıyorum
Felaket yok
Sevmek var

Balon tutuyor ellerimi
İnsan daha iyi anlıyor 
Varoluş neden özden önce gelir

Balık oluveriyorum
Hafıza Hayret oluyor adım
Deniz neden bu denli mavi

Bir paket sigara yakıyorum ağzımda
Açılıveriyor muamma
Hem de kaybetmeden taç yapraklarını

En sevdiği sarıyı kaybetmesin kimse
Çünkü okyanustur o sarı
Hafıza Hayret

Ay hem uzak
Hem yakın
İçimde yakut kırmızı

Ömer Seyfettin'e mektup yazalım mı
Hafıza Hayret
Bir derdin bin türlü tarifi var

Sen
Barbaros Hayrettin'i tanırsın
Hafıza Hayret

İnsanın gülüşünde 
Ton ton renk var
Renk renk acı

Yasemin Şenyurt
11.09.2018

17 Ağustos 2018 Cuma

Kağıt Gemide




kağıt gemide
üniversite terk bir melek
şarkılar söyler
umutlu
inançlı

sevme cesareti
yaratma cesaretine 
dönüşürken
umutlu
tutkulu

renklerin dansı bu
gecenin içinde
yağmurla daha güzel
bir kadın yürümekte
melankoli de değişir

Adında ay
Göğünde aşk
Bileğinde şaşkın saat
Rüyasında Horney
Bir hazinesi var

kağıt gemide 
üç dil bilen
bir güzel dev 
dil ile ördüğü hırka
dil ile ördüğü lokma

rüyasında Horney ile konuşuyor
hazineden bahsediyor
dışarıda kağıt gemilerin inşası sürüyor
duyamıyorum
duysam ne olur

uykuya dalacağım sırada
denize dalmışım
deniz kızları ve yıldızlar
kimim ben dedirten
deniz aynası

burası Ankara
burası Türkiye
burası kalbim
orada melankoli var

çimenler mavi değil
sevgili yasemin
ne daktilo mor
ne  bulutlar
yine de yaz

kimim ben dedirten
deniz 
kaç yaşındayım
dedirten hayaller
fransızca öğrensem

fransızca okusam
beavuor'ı
fransızca yazsam
kağıt gemilerdeki
kadınları

sevgili yasemin
yaz yeni başlar eylül'de

yapraklar mavi değil
alıngan olmazsan
kitaplığını maviye boyayacak sevgi

alıngan olmazsan
daha çok şarkı duyacaksın
kağıtların olacak
kalemlerin tükenmez 
ispat edemem ama 

ispat edemem ama
daha çok şiirden geçeceksin
sınıf geçer gibi
sevgili yasemin
yaz yeni başlar ekim'de

düşün dur 
düşe dur
dalabil
değişir melankoli
deniz aynası da değişir

 Yasemin Şenyurt
13.08.2018