30 Aralık 2020 Çarşamba

Bir Yanardağ Gibi

 Aylin Sözer evinde öldürüldü. Bir birey, bir kadın, bir akademisyen, bir can. Sevilen, sayılan, “iyilik meleği” olarak anılan bir insan yok, öğrencilerine ders anlatamayacak, ailesiyle, sevdikleriyle bir araya gelemeyecek, kitap okuyamayacak, makale yazamayacak ve sevdiği işleri yapamayacak, gün doğumunu karşılayamayacak.  

Hayalleri, amaçları ve anıları yakmaya çalıştı katil. Güzellikleri, üretkenliği, bilimi, kendini adama halini yakmaya çalıştı bir katil. Bir canı yok etti. Bir canı alabilecek kadar kötüydü.

Aylin Sözer neden öldü? Okuduğum bir köşe yazarının cümlelerine tüm kalbimle katılıyorum. Kadın olduğu için öldürüldü.

Kadınların yaşama mücadelesi, kendini bilime, sanata adaması, yalnız olması, ayakta durması, kök salması, kanatları olduğunu hissetmesi ve üretmesi ve paylaşması birilerini çok hem de çok rahatsız ettiği için öldü.

Aylin Sözer kendini en güvende hissedebileceği yerde öldürüldü. Neden öldürüldü?

Kendine ait bir hayat yaşamak isteyen tüm kadınların gözünü korkutmak, tehdit etmek isteyen o kadar öfke dolu, o kadar korkak  erkek var ki… Gözleri dönmüş ama korkak, yakan, yıkan ve yok eden ama korkak.

Taciz eden, tecavüz eden, öldüren ve bu şekilde kadınları sindirebileceklerini, korkutabileceklerini ve giderek sessizleştirebileceklerini, kul köle haline getirebileceklerini düşünen biri nasıl cesur olabilir ki!

Güzel olan, iyi olan, doğru olan kişi cesur olabilir ancak. Yüreğini açan, kapısını açan, geleceğe inanan biri cesur olabilir.

Cebinde bıçak, çakı vb. taşıyan, aklında cinayet tasarıları olan birileri var aramızda. Dünyayı hiç anlamamış, bir kalbi olduğundan, bir gönlü ve yüreği olduğundan habersiz birileri…

Belki de bu dünyayı en iyi kendilerinin anladığını zanneden, hesap soran ve hesap sordukça kendisini üstün bir varlık olarak gören, şiddet göstererek insanları düzene sokacağına inanan, gözdağı vererek küçülen, küçülen, küçülen…

Öfke duyuyorum.

 Bu öfke ile gidip kimseye zarar vermeyeceğim.

Bu öfke ile düşüneceğim. Bir insan ne zaman akıllıdır? Bir insan ne zaman sevmeye başlar kendisini ve dünyayı? Bir insan ne zaman saygı duyar? Bir insan ne zaman öfkesini yönetir, o öfkeyi nasıl dönüştürür?

Bu öfke ile düşüneceğim.

Korkuya yol açan ve itaat etmeye, izin almadan hareket etmemeye yönelik tüm eylemler üzerinde düşüneceğim.

Gürül gürül akan bir nehir gibi düşüneceğim ve bir yanardağ gibi yazacağım düşüncelerimi.  

Yasemin Şenyurt

30.12.2020 

28 Aralık 2020 Pazartesi

Kırk Yaş

 



Ne tuhaf bir yaş. Kırk yaşındayım.  Kırk yıldır bu yeryüzünde var olmak, kararlar vermek, sorumluluk almak, eylemlerle kendimi ortaya koymak, geçmişi doğru dürüst değerlendirmek, içinde bulunduğum anı özümsemek ve geleceğe yönelmek… Kendi kendime kaldığımda tekrarlıyorum: Hangi yaş tuhaf değildi ki!

Ne tuhaf bir yaş. Yirmili yaşlarda yaşanan bocalamalar, endişeler, kararsızlıklar geride kalmış. Otuzlu yaşlarda kendimi daha iyi kavrama, hayattan ne istediğimi, hayata ne verebileceğimi görme konusunda yeni yeni açılan pencereler… Kendi kendime soruyorum: Neler getirecek kırklı yaşlar?

İnsan kendisiyle kaç yaşında barışır? Sanırım ben otuz yedi yaşında barıştım. Üç yıldır yiğidi öldür ama hakkını yeme diyebiliyorum. Üç yıldır gülü seven dikenine katlanır diyebiliyorum. Kendime aylak olma hakkı da veriyorum. Titiz bir şekilde bir konu üzerinde çalıştıktan sonra kendimi şımartıyorum.

Ne tuhaf bir yaş. İnsan hayata yeni yeni başladığını hissediyor. Deneyimlerinin kendisine göz kırptığını, yüreğini dinlediği sürece çok da yanılmayacağını, bilgi ve birikimlerine her yeni gün bir şeyler daha eklemek gerektiğini kavrıyor. Kırılıp küsmelerin yerini anlama çabası alıyor. Kasvetli günlerin içinde sevilen bir şarkıyı tekrar tekrar dinlemenin işe yaradığını, çok korktuğunda ya da içine kapanmak ve tüm iletişimi kesmek istediğinde bir dostla sohbet etmenin, bir şiiri tekrar tekrar okumanın cesaret ve ilham verdiğini biliyorsun.

Yeni bir yaş bu. Yeni şiirler, yeni öyküler getirecek ama biliyorsun ki masanın başına geçmezsen imkansız bu. Yeni hayaller getirecek ama biliyorsun ki hayal kırıklıklarından ödün patlıyorsa imkansız bu. Yeni amaçlar getirecek ama biliyorsun ki yorulacaksın ve yorulmayı özlemen gerekiyor.

Aşk dolu bir yaş diliyorum. Gözyaşları, ayrılık, özlem ve sitem de olacak. Biliyorum ki onlardan kaçarsam aşk yok. Gözyaşı iyidir üstelik. Ayrılık çok can yakar ama biliyorum ki canın yanmadan anlayamayacağın şeyler vardır. Özlemek kavuşmaktır kim ne derse desin.

Hatalar yapacağım biliyorum ama öğrenmenin başka bir yolu yok. Hayal kırıklıklarım olacak ama biliyorum ki bu çoğu insanın vazgeçtiği hayal kurma gücünü kendimde bulmamla ilgilidir. Kırk yaşındayım ve belki bu yaşta öleceğim, belki de kırk sene daha yaşayacağım. Açıkçası bu sene ya da on sene sonra ölmekten daha çok ilgilendiğim bir şey var: Yaşamak!

Gerçeği ve gerçeğin içindeki hayali, hayali ve hayalin içindeki gerçeği görerek yaşamak.

Yasemin Şenyurt

27 Aralık 2020 Pazar

Konuşmak Lazım

 



Bir beyaz köpek, boynunda tasma, bakımlı...
Çitlerle çevrili bahçenin içinde koşturup duruyor.

Dışarıda bir başka köpek görüyor, zayıf ve yorgun. 

Beyaz köpek zayıf ve yorgun köpeği görünce havlamaya başlıyor. Havlamak değil de gürleme sanki. Havlamak değil de kükremek adeta. Bahçede daha hızlı koşuyor.

 Dışarıda yürüyen köpek onun havlamasından korkup duruyor, ileri de geri de gidemiyor.
 Biz o sırada bu olaya tanık oluyoruz.

 Bir kadın yavaş yavaş bahçeden havlayan köpeği sakinleştirmek, yatıştırmak için yanına yaklaşıyor korkusuz bir biçimde.  Bir adam tam da o anda şaşkına dönen köpeğe cesaret vermek için onunla konuşuyor, "hadi aslanım" diyor. Kadın beyaz köpekle, adam zayıf ve yorgun köpekle konuşurken içimden şiirler geçiyor.

 Zayıf, yorgun köpek adamın onunla konuşmasından cesaret alarak oradan uzaklaşıyor. Konuşmak lazım diyorum. Köpeklerle, kedilerle, bulutlarla ve denizle konuşmak! 

Yasemin Şenyurt

Dans Etmekten Yana / Yasemin Şenyurt şiiri

10 Aralık 2020 Perşembe

Büyüsün Yaşama Sevinci




Acele etme

 

Yavaş yavaş

 

Sakin sakin

 

Büyüsün yaşama sevinci

 

 

Ne halt edeceğim diye tasalanma

Yaşamak böyle işte

Hem sakin olacaksın

Hem de dikkatli

Kendini kıyasıya eleştirmeyeceksin mesela

Yerden yere vurmayacaksın

 

Yavaş yavaş

Sakin sakin

Büyüsün yaşama sevinci

Acele etme

 

Ne halt edeceğim diye tasalanma

Bir şiir sana fısıldayacak

Tekir  kedi yardım edecek

Bir film düşündürecek

 

Yolculuk sürecek

Hıza gerek yok

4 Aralık 2020 Cuma

dalgın olma


 






Karla kaplanırsa bir gün yollar

Korkarsan adım atmaktan

Korkarsan buzdan

Bir hayal büyüt

Dalgın olma

 

Bir hayal büyüt

İçinde sen

İçinde sevdiklerin

Dalgın olma

Koru kendini soğuktan

 

Bir hayal büyüt

İçini ısıtan

Güçlendiren

Dalgın olma

Korksan da adım at

 

Korksan da yere sağlam bas

Yere sağlam

Sağlam mı sağlam bas

Kardan adam kadar rahat

Kardan adam kadar neşeli

 

Bir hayal büyüt

Seni yetiştirsin

Dalgın olma

Adım at



Yasemin Şenyurt

2020 Ankara

3 Aralık 2020 Perşembe

Pişmanlığa Dair

 




Aklımıza ilk gelen cevap doğrudur

Gidip yanlışı işaretleriz

Sınavlarda

 

Kalbimize iyi gelen doğrudur

Gidip kötüyü seçeriz

Pişman oluruz

 

Pişman olunca

Aynı şeyleri yinelersek

Kısır döngü

 

Pişman olunca

Öğrenirsek

Yaşamak bu

 

Pişman olunca

Kemirir durur o eylem içimizi

Kemirir durur günlerce

Belki de yaşamın değişeceği yer tam burası

 

Sevmek ve akıllanmak zamanı gelir

Yeter ki

Değişime inan

Pişman olmuş bir şair yazıyor bunu

Gülüp geçsen de  okuduklarına

İçten içe biliyorsun

Sevmek ve akıllanmak zamanı gelir


Yasemin Şenyurt

2020

Ankara

OKUMAYA DAİR

 


 

Marsta hayat var diyorlar

Bilmiyorlar

 

Masallar mutlu biter

Bilmiyorlar

 

Engeller tükenmez

Sadece tüketir sanıyorlar

Bilmiyorlar

 

Her renkte anlam bulunur

Bilmiyorlar

 

En güzel günlerin henüz gelmediğini söylüyor şair

Okumuyorlar

 

Büyülü gerçekçi yazarlar var

Okumuyorum

 

Nasıl bir inatsa bu

Kurutuyor aslında her yeri

Can da kalmıyor anlam da

 

Kıralım inadımızı

Zor da olsa

Düşlerimize açılan ne çok kapı olur

Okusak

 

Okusak  gece gündüz

Göz görmenin ötesine geçer

Kalp çarpmanın

Akıl düşünmenin ötesine geçer

Okusak saatlerce

 

Yazmak için ne çok sözcüğümüz olur

Nasıl zengin oluruz

Bir anda

Bilmiyorlar

Bilmiyoruz

Bilmiyorum


Yasemin Şenyurt

2020 

Ankara 

2 Aralık 2020 Çarşamba

asıl soru

 



 

Salvador Dali

Neden gerçeğin üstünde

 

Kelebeklerin ömrü

Neden kısa

 

Platon

Neden idealar dünyasında

 

Şair neden melankolik

Neden olası dünyaların en iyisi olsun bu dünya

 

Descartes neden rasyonalist

Gerçeğe ulaşmak için tüm bu çaba

 

Kant neden iyi niyetten söz açıyor

Sonuçtan daha önemli niyet ama neden

 

İnsan neden aşık oluyor

Asıl soru bu değil

Schopenhauer yanılıyor

İnsan nasıl  aşık kalıyor

Soru bu

Yasemin Şenyurt

2020 Ankara

1 Aralık 2020 Salı

daha güzel yenilgiler


 

yasemin şenyurt





Aklın fikrin bulutlarda

Yere basmıyorsun adeta

Aklın fikrin renklerde

Düşlerinde hayatta hep mi mücadele içindesin

 

Sevdikçe güçleniyor

Güçlendikçe sevginden emin oluyorsun

Bir gökkuşağıdır ki

İçinden çıkıp gelmiş gibisin

 

Aklın fikrin ağaçlarda

İlkbaharda ayrı güzel

Sonbaharda ayrı

Bir ağaçla çok dertleşmişsin belli

 

Sevdikçe özgürleşiyor

Özgürleştikçe derinleşiyorsun

Tehditten tehlikeden korkmuyorsun

Başkaldırıyorsun

 

İçinde dört mevsim var

İçinde yedi renk

İçinde yedi nota, yirmi dokuz harf

Daha güzel yenilgiler tatmak istiyorsun

26 Kasım 2020 Perşembe

ANLAMIN ARKADAŞI

 







Kreması var bu öğle saatlerinin

İster kış olsun ister yaz

Sen sözcük sözcük büyüdün ey anlam

Zor büyüdün

Öğle saatlerinde uyudun yıllarca

Zor yemek yedin

Bin takla attım büyümen için

 

Kreması var şarkıların

İster başın belada olsun

İsterse dönsün mutluluktan

Şarkılar söyleyerek iyileştin anlam

Çok hastaydın bir yıl

Zor iyileştin anlam

 

Kreması var bu bulutların

Bakıp bakıp

Kendine çeki düzen verdin anlam

Kreması var yıldızların

Bakıp bakıp

Amaçlar buldun anlam

 

Şimdi bir arkadaşın var

İsmi özgürlük

Birlikte çalışıyorsunuz

Birlikte eğleniyorsunuz

Zor yıllar geride kaldı


Yasemin Şenyurt

 

25 Kasım 2020 Çarşamba

Deniz Öğretmen


 


Sabahı güvercinler taşımıştır

Bakma sen saate

Saat ne anlar sabahtan

Yorgundur şimdi güvercin

Su ver ona

 

Sabahı kediler güzelleştirir

Bakma sen aynaya

Ayna ne anlar

Düşlere dalmıştır kedi

Sev

 

Sabahı müzik ısıtır

Bakma sen güneşe

Güneş de anlar ama asıl müzik

Sesini aç

Duy

 

Diyelim ki yaşamak zor

Diyelim ki ölmek beter

Kalbimiz bugünler için

Çarpıyor, duy

Duy onu

 

Öyle güzel ki deniz

Sabah öğrenci

Deniz öğretmen

Nefessiz kalıyor insan

Yasemin Şenyurt

19 Kasım 2020 Perşembe

Tehlike

 


Tehlikeliydi sokaklar

Tehlikeliydi yakın olmak

Tehlikeliydi hava su ve toprak

Maske ile nefes alıyorduk

Ölümden kaçıyorduk

Her sabah işe giderken

Her akşam eve dönerken

Ölümden kaçıyorduk

Önlemler alınıyordu sürekli

Açıklamalar yapılıyordu

 

Tehlikeliydi sarılmak

Tehlikeliydi öpüşmek

Tehlikeliydi dokunmak

Maske ile boğulur gibi oluyorduk

Ölümden kaçmak gerekiyordu

Yaşamın olduğu yere

Umuda

Yakınlığa koşmak

Dizlerimizde derman yoktu belki

Biz koşuyorduk

 

Yaşam saklanmıştı

Sobelemek şarttı

Her gün kötü haberler alsak da

İyiliği savunmalıydık

 

 

Bir şair vardı

İsmi Hölderlin

Tehlikenin olduğu yerde kurtarıcı güç gelişir derdi

Bir yazar vardı

İsmi Sait Faik

Dünyayı güzellik kurtaracak derdi

Her yeni günde aklımda tutardım onların sözlerini

Direnmek için

 

Tehlikeliydi hava su ve toprak

Tehlikeliydi dokunmak

Bir gün buluşacak mıyız parkta bilmiyorduk

Bir gün bir şairin dediği gibi

Öpüşen Çiftleri Alkışlama Ekibi kuracak mıydık

Bir gün bitecekti salgın

O gün dünyada olacak mıydık


Yasemin Şenyurt

19.11.2020 

Ankara 

15 Eylül 2020 Salı

Bir Ömür Bilgi Peşinde...

 


Bilgi peşinde koşmak güzel. Bilgi edindikçe daha çok bilgi edinmek istemek ve bu durumdan hoşnut olmak, bilginin bizi güzelleştirmesi, değiştirmesi… Öğrenmek için bin türlü zahmete katlanmak hayatın en önemli amacı haline gelmişse kişi değişir, gelişir. Kişi geliştikçe öğrenme tutkusu yaşamında önemli bir yer alır. Belirli bir konuda bilgi edinmek ve daha sonra onunla ilişkili bir başka konuda bilgi edinmek sürecinde kişi  önüne geçemediği bir istek duyabilir. Bazen de edindiği bir bilgiyi daha önceden bildikleriyle öyle yaratıcı bir tarzda bir araya getirir ki insanları şaşırtabilir.

Bilgi peşinde koştukça  yaralanan, yaralarını saran ve yeniden koşmak için tam anlamıyla yaranın iyileşmesini beklemeyen ve yaranın hep açık kalacağını bilen, sızlayacağını bilen kişi hareketsiz kalmayı seçmemiştir. Bilgi peşindeki kişi çok yorgun düştüğünde, soluklandığında da bilgi ile dinlenmeyi seçer.

Bilgiyi yaratıcı bir tarzda yaşamına işleyen kişi o bilgiyi yıllar geçse de hatırlayabilir. Bir konuda bilgi birikimine sahip olmak için çok okumak, okudukların üzerinde düşünmek ve eğer olanaklı ise tartışmak ve o bilgiyi yaratıcı bir tarzda yaşamına işlemek gerekir. Eğer olanaklı ise bir konudaki bilgi birikimini başka bir konudaki bilgi birikimi ile ilişkilendirmek de onları kalıcı hale getirir.

Bilmek öyle bir eylem ki insan o eylemin yaşamına kattıklarının farkında ise vazgeçemiyor ve hatta pek çok şeyden fedakarlık ederek bilginin peşinden koşmayı sürdürüyor. Özellikle bu dönemde bilgi edinmek için  koşmak yetmeyebiliyor, bisiklete binmek ve yüzmek de gerekiyor.

İsterim ki bilgi edindikçe edinme isteği insanların peşini bırakmasın. Bilginin güzelliğini, gücünü ve ufuk açıcı olduğunu her insan fark etsin. Bilgiye doymayan kişiler  zahmete katlanma gerekliliğini hissetsin ve “ne gereği var!” sorusunu aşabilsin.  Zahmete katlanmak, yaralanmak ve bilgiye ulaşmak sonucunda yaşanan inanılmaz duygular var.

Bilmediklerimizin her daim daha fazla olacak olması bilginin gücünü de bizim gücümüzü de azaltmaz. Öğrendiklerimizin  iç dünyamızı şekillendirmesi ve iç dünyamız şekillendiğinde yeni bilgilere ihtiyaç duyması sonucunda gelişiyoruz. Bilgi edinmek için yaşama ilgi duyabilmeli, merak edebilmeli ve bilgilerimizi kendimize saklamak yerine paylaşabilmeliyiz. Yaşama her birimiz ilgi duyuyoruz belki ama sorular sormuyoruz. Her birimiz merak ediyor olabiliriz ama merak ettiğimiz şeyler veya cevap aradığımız konular bizim ufkumuzu açıyor mu?

Yasemin Şenyurt


 

14 Eylül 2020 Pazartesi

Arkadaş

 


Hayat bir sürpriz düşü kurmakla başlasa ve düş kırıklıklarından kendinizi tanıyamaz hale gelseniz de sürprizlere inancınızı yitirmemişseniz arkadaşlarınız sayesinde. Hayat dersler verirken acımasız olsa, sabahları bütün vücudunuzda ağırlık, uyuşukluk hissetseniz de çalan telefon, açılan kapı, gelen mektup ile yüzünüz gülüyorsa arkadaşlarınız sayesinde. Kendinize kızdığınızda arkadaşınız kendinize karşı anlayışlı olmanızı söylüyor ve yüzünüzde gülümsemelere yol açıyor mu? Sözcüklerle ifade edemediğiniz bir düşünceyi yüzünüzden okuyor mu? Yanınıza gelip bir fincan kahve içiyor mu? Yanınızda olamasa da varlığını bir fotoğraf, bir mesaj ya da anılara dayanan bir espri ile hissettiriyor mu?

Mesafeler, yıllar ve sorunlarla daha da güçleniyorsa bağlarınız ve bu bağları kaybetmekten kendi yaşamınızı kaybetmekten daha çok korkuyorsanız kendinizi şanslı sayabilirsiniz. Sürekli bir şölene dönüşüyorsa görüşmeleriniz, kahkahaların içinde neler sakladığını, yarım kalan cümlelerin nasıl tamamlandığını ama o anda yarım kalması gerektiğini biliyorsanız ve ayrılıkta burnunuzun direği sızlıyor, kavuşmalarda kısa bir şaşkınlıktan sonra araya yıllar girmiş olsa da koyu bir sohbete dalıyorsanız ne mutlu…

Birbirinizi anlamışsanız, anlamak için emek vermiş ve anlaşmazlıkların içinden geçe geçe birlikte nasıl daha iyi olduğunuzu keşfetmişseniz daha güzel bir hediye olabilir mi? En güzel sürprizleri arkadaşlar yapar.

Maske takarak birlikte yürümüş, midye yemiş, çay içmiş olabilir ve  çayın içine görünmeyen gözyaşları akıtmış olabilirsiniz. Maske taktığınız için bunalmış olsanız da bir koro gibi şarkılar söylemişsinizdir birlikte veya bir tuale birlikte inanılmaz güzel mavi, beyaz bir bulut çizmişsinizdir. İnsanlar sizin konuştuklarınızdan bir anlam çıkaramaz olsa da sizin için en anlamlı sohbet gerçekleşmektedir.

Birbirinizin kederlerini sırtlandığınız, hayata birlikte gol attığınız, boğazınızdaki düğümü birlikte çözdüğünüz kişidir arkadaş. Bir kase zeytinin dünyanızı değiştirmesidir. Bir yorgunluğun birlikte atılmasıdır. Yolculukları göze almaktır. Kırgınlıkları anlaşılır hale getirebilme ve birbirimizin gönlünü alabilme meselesidir arkadaşlık belki de…

Birlikte söylenen bir şarkının kırk yıl hatırı olmasıdır.

 

Yasemin Şenyurt

 

13 Eylül 2020 Pazar

Kitaplara Bağlanmak

 




Kitapların arasına koydum kendimi. Kitapların arasından göz kırptım, nefes aldım. Bazen başa tekrar tekrar dönerek, bazen bir cümlenin altını defalarca çizerek kendime yolculuklar hediye ettim. Yolculuklar ki soluksuz bıraktı… Bazı kitaplar vardı, tekrar tekrar çağıran sayfalarına. Bazı kitaplar ise yaşamıma aniden girdi, izler bıraktı ve o izler  sayesinde anlam buldum. Bir kitabın beşinci sayfasından ileri gidemediğim de oldu. Bir kitabın beni hallaç pamuğu gibi savurduğu da oldu. Bazen de öyle bir kitap okudum ki yaşadıklarıma yeni bir çerçeve kazandırdı. Bazen bir yazarı/bir şairi öyle çok sevdim ki bütün kitaplarının ışığında görmeye çalıştım cümlelerini.

Bir gün geldi ve o gün ben kitap okuyamam herhalde dedim, durdum, umutsuzdum. Cümlelerden paragraflara ve paragraflardan cümlelere döne döne bir öykünün sonuna geldiğimde “okuyabiliyorum” dedim ve rahat bir nefes aldım. Öyküden öyküye uçarken aklımda yer etti bir cümle ve öyle güçlü yerleşti ki yaşamıma… Öykü okumak öyle iyi geldi ki sorunlara.

Bir şiir geldi davetsiz mi davetsiz, açıldık birlikte geleceğe. Bir şiir geldi huzursuz mu huzursuz, kapandı televizyon, sustu içimdeki efkar. Şiir bir koşu geldi, soluk soluğa, dinlendik birlikte deniz kıyısında. Şiir oyunlar getirdi bana, sözcükler, çağrışımlar ve inanılmaz güzellikler… Şiir düşünceli düşünceli baktı, gözyaşları içinde kaldım. Şiir bu dünyaya itiraz etti, kabalıklara, kötülüklere ve zalimlere. Şiir yüzünden ağaçlara sarıldım, denizi kokladım, yaprakların renklerinde büyülendim. Şiir yüzünden unutulmaz anlar yaşadım.

İpuçları verdi bir şiir. Ayna oldu başka bir şiir. Ok gibi saplandı bir başka şiir. Özgür olduğumu hissettirdi, sorumluluğumu hatırlattı, büyüttü… “Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk” dedi bir şair, “hiçbir yere gitmiyor” dedi hemen sonra. Kar tanelerinin arasında geldi bazen. Bazen güneşe saklandı ama hep bana ulaştı dizeler.

Kitapların kapaklarına mı, içindekilere mi, hissettirdiklerine mi yoksa kokularına mı bağlandım bu kadar? Ayırt etmek imkansız belki de. Anladım ki kitapsız yaşayamam. Anladım ki yanımda her daim kitaplar. Bağlanmak öyle doğru bir tanımlama ki…

Bir kitap öyle bitti ki beni havada bıraktı. Bir kitap öyle başladı ki bana yazmam gerektiğini söyledi. Yazmak, yaşamak, okumak sayesinde bugünlere gelebildim. Okuma eyleminin esrime ile ilişkisi olduğundan eminim. Okuma eyleminin insana kökler hediye ettiğini biliyorum.

 

Yasemin Şenyurt