25 Ocak 2012 Çarşamba

Doğacak Olanlara Mektup



Zaman kabuğundan sıyrılıp özünü gösterdiğinden beri ömrümde de aynı telaş.

Ömrüme laf geçiremememin öz güvenimi sarmasına izin vermiyorum.

Ömrüm kabuğundan sıyrılıyor. Özünde sevgi var.

Sevginin kabuğu yok. Olduğu gibi görünüyor.

Olmak güzel şeydir diyorum kendi kendime. Görünür olmak da öyle...

Oluyor diyorum. Olmanın kabukları var. Olmanın kabukları o kadar çok ki. Gerçek anlamda olmak ya da olmanın özü nedir?

Olmanın özünde olanları bir bilseydim...

Olmanın sırlarına erişmek için çalışabilseydim.

Şu anda bu yeryüzünde yaşayan insanlar var. Kimse inkar edemez. Oluyorlar mı? Olmak  mevcut bulunmakla yetinmemektir. Ölümü kalpte ağrı gibi duyarak yaşama sarılmaktır. Cinsiyetinden, yaşından, adından, mesleğinden sıyrılıp kim olduğunu ve kim olacağını bulma çabasıdır.

Zamanın bizi öldürdüğü doğrudur. Görünüyor olduğumuz ve bir gün görünmeyeceğimiz doğrudur. Yaşarken su olabildik mi? Yaşarken çiçeğin narinliğinde ve dağın heybetinde olabildik mi aynı anda? Oldum diyemedik belki ama olabilecek olmanın heyecanını duyduk mu bütün vücudumuzla?

Olabilecek olmanın heyecanı o kadar güzeldi ki doğanlara ve doğacaklara şunu söyleyebilirim: Acı, hüzün, keder, tasa, yokluk, bela var. Hastalık, açlık, zorbalık var burada ama olmanın kabuklarını sıyırın. Kendinizin kabuklarından sıyrılın. Sevginin kabukları olmadığını anlayın. Olmak güzel şey. Oldum diyemesek de...

Sonu aynı olan öykünün başlığını, girişini, gelişmesini öyle bir yazın ki o ömür sizin olsun tam anlamıyla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder