12 Ocak 2012 Perşembe

Denizin Çığlığı

Kendisine iyi gelecek şeyin ne olduğunu bilmiyordu. Aslında bunu çoğu kimse bilmiyordu. İyi gelen şeyin herkese iyi gelenler olduğu düşüncesiyle hareket ediliyordu. Dünya bu yüzden sığlaşmıştı.
Dünyanın sığ bir yer olduğu konusunda herkes anlaşabilirdi. Ancak kimse bu sığlığın nasıl değiştirebileceğine dair düşünce geliştiremiyordu. Parça parçaydık sanki. Dağılmış ve tükenmiştik.
Nasıl tutunabilirdik ki?
Kendimize iyi gelecek şeyi bulamazken dünyaya iyi gelen şeyin ne olduğunu bilmeye çalışmak saçmalamaktı belki de.
Deniz denemeye ve yanılmaya karar verdi. Çığlık resmini aynasına iliştirmekle başladı güne. Aynasında çukur vardı artık. İçine düşebilir ve oradan çıkamayabilirdi. Bu bir riskti ama bazı riskler alınmalıydı.
Deniz kahvaltı yapmayı sevmediği halde bu sabah portakal suyu içmeye ve sofra hazırlamaya karar verdi.
Yeni bir yıla gireli dokuz gün olmuştu. Kendisine iyi gelecek şey başkalarının onun için belirledikleri olamazdı.
Deniz aslında şu güne kadar çok çığlık yuttuğunu ve boğulduğunu anladı. Bundan sonra gelen ilk çığlıkta ambulans çağırmak ya da onu yutmak yerine ona kulak verecekti.
Her çığlık yaşama dair bir sır taşır.
Çığlık çığlığa kaçışan insanlardan olamazdı Deniz.
Çığlık atacak kadar cesur ve özgür bir kadındı Deniz.
Hesaplaşıyordu şu an kendisiyle. Hesaplaşmasından zararlı çıkacak olsa da korkmuyordu bundan.
Deniz  kendisini görmezden gelmeyecek kadar yaşama bağlıdır dedi annesi onun için.
Deniz başkalarını incitemeyecek kadar hassastır dedi kardeşi.
Deniz ise o sıralarda çığlığın peşindeydi.
Atacağı çığlıkla kadınların hayatında çığır açacağını o günlerde bilmiyordu.
Deniz çıkarlarının değil çığlığın peşinden gitti ve o günden sonra her kadın için çığlık atmak önemli bir eylem haline geldi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder