12 Ocak 2012 Perşembe

İkimizin Adı

Sessizliğinde kurduğum düşler ne kadar derindi bilebilir misin? Derdim yoktu. Savaşmıyordum ne hayatla ne de ölümle. Yaşayıp gidiyor da sayılmazdım.  Karşıma çıktığında hissizdim. Karşılaştığımızda ben diye bir şey vardı ama saklanmıştı.
Aynaya nasıl bakılacağı ya da bir arkadaşla nasıl selamlaşılacağı konusunda bile kaygılıydım. Şarkılar vardı sadece. Unutulmuş bir gelecek düşüm vardı.
Sahnede durabilecek miydim?
Ayakta kalabilecek miydim?
Çiçeklere bakabilecek miydim?
Seni tanıyınca bu soruların cevabı yavaş yavaş belirdi. Hepsine biraz çekinerek de olsa evet demeye başladım. Hayatla ve yapamadıklarımla şakalaşmaya başladım.
Nasıl olurdu böyle bir değişim?
Göz göze geldiğimizde sessizce kaçırmaya çalıştık yakaladığımız anlamı ve güzelliği. Anlam ve güzellik bize ce e yapmaya başladığında şaşkındık.
Demek ki sonbaharın içinde gizlenen ilkbahardır.
Demek ki “sana söylemiş olduğum söz henüz söylememiş olduğumdur”
Havadan sudan konuşmaya çalışırken ikimiz de güldük.
Hayatın ciddiye alınacak her tarafına bir palyaço fotoğrafı koyduk beraber. Zorluklara ve hastalıklara rağmen gülmemiz gerektiği için. Güldükçe ve seni seviyorum dedikçe zarar vermeyeceğimizi bildiğimiz için cömerttik.
İkimizin de adı Barış.
İkimizin de adı Sevgi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder