25 Ağustos 2016 Perşembe

Mızıkça




Oyun içinde oyun. Belli bir süre sadece ilk oyunun farkındasın. İçinde saklı bulunan diğer oyunları görebilmen için yetişkin olman gerekiyor. Bir süre sonra bütün mızıkçılığınla oyunu bırakabilirsin. O zaman sana mızıkçı derler. Eğer onları umursamazsan arkandan konuşur, olur olmaz şeyler söylerler.
İçimde kocaman bir kağıt gemi inşa ediyorum ve onunla şiir ülkesine doğru açılıyorum. Oyunların içinde saklı bulunan oyunların kurallarından yorgun düşmüş olmalıyım ki ilk başta zihnim alışamıyor içinde bulunduğu ortama. Kağıt gemi bütün fırtınalara göğüs gerebilecek kadar güçlü…

İlk önce oyun gibi geliyor bu yolculuk. Yavaş yavaş hayatın acımasızlıkları sırtımdan vuruyor, olur olmaz şeylere takılıyor, sinirleniyor ve bazen küplere biniyorum. Yine de kararlıyım. Şiir ülkesine doğru emin adımlarla ilerliyorum.

Çevrilen dolaplara, bütün aldatmalara, yalan yanlış anlaşılmalara bakıyorum. Oyunun içinde duran oyunların aslında hiç de öyle karmaşık, derin bir tarafı yok.  
Uzun sayılabilecek bir süre yalnızlıktan hoşnut yaşıyorum. Adım mızıkça…

Mızıkçılığı sürdürürsem bana hep böyle sesleneceklerini söylüyorlar. Çok hoşuma gidiyor. Adım mızıkça!

Elimi uzatıp tutunmaya çalıştığım gökyüzü kasvetine de, ayaklarımı uzatıp dinlenmeye çalıştığım çimenlere de, hoşnut bir biçimde daldığım uykulara da, söylerken sözlerini unuttuğum şarkılara da katıla katıla gülüyorum. Katıla katıla güldükçe huzursuzlaşıyor etrafımdaki ciddi insanlar.
Oyunun içinde oyun, dolabın içinde dolap, kişinin içinde kişi var. Ben katıla katıla güldükçe adımı kulaklarımı sağır edecek bir biçimde çağırıyorlar: Mızıkça!

Gözlerimden süzülen belli belirsiz yaşı yakama saklayıp, yakamı cebime sıkıştırıp teneffüse çıkıyorum.

Bir arkadaşım anlıyor beni. Onunla hiç kimselerin bilmediği bir köşede oturup konuştukça kağıt gemimden bahsediyorum. Heyecanlanıyor arkadaşım. Sana mızıkça diyorlar ama ben sana dostum demek istiyorum diyor. Dost muyuz diye soruyor, sesim titriyor o an. Sadece sesim mi? Sessizliğim de titriyor. 

Sana bir şey söyleyeceğim diyerek susuyor arkadaşım. Ben beklerken onun dizinde uyuyakalıyorum. Üstümü örtmüş… Eli başımın üzerinde duruyor, ürkek. Yankılanıyor onun sesi, ben sana dostum diyeceğim be Mızıkça...

Yasemin Şenyurt 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder