Oyun içinde oyun. Belli
bir süre sadece ilk oyunun farkındasın. İçinde saklı bulunan diğer oyunları
görebilmen için yetişkin olman gerekiyor. Bir süre sonra bütün mızıkçılığınla
oyunu bırakabilirsin. O zaman sana mızıkçı derler. Eğer onları umursamazsan arkandan
konuşur, olur olmaz şeyler söylerler.
İçimde kocaman bir kağıt
gemi inşa ediyorum ve onunla şiir ülkesine doğru açılıyorum. Oyunların içinde
saklı bulunan oyunların kurallarından yorgun düşmüş olmalıyım ki ilk başta
zihnim alışamıyor içinde bulunduğu ortama. Kağıt gemi bütün fırtınalara göğüs
gerebilecek kadar güçlü…
İlk önce oyun gibi
geliyor bu yolculuk. Yavaş yavaş hayatın acımasızlıkları sırtımdan vuruyor,
olur olmaz şeylere takılıyor, sinirleniyor ve bazen küplere biniyorum. Yine de
kararlıyım. Şiir ülkesine doğru emin adımlarla ilerliyorum.
Çevrilen dolaplara, bütün
aldatmalara, yalan yanlış anlaşılmalara bakıyorum. Oyunun içinde duran
oyunların aslında hiç de öyle karmaşık, derin bir tarafı yok.
Uzun sayılabilecek bir
süre yalnızlıktan hoşnut yaşıyorum. Adım mızıkça…
Mızıkçılığı sürdürürsem
bana hep böyle sesleneceklerini söylüyorlar. Çok hoşuma gidiyor. Adım mızıkça!
Elimi uzatıp tutunmaya
çalıştığım gökyüzü kasvetine de, ayaklarımı uzatıp dinlenmeye çalıştığım
çimenlere de, hoşnut bir biçimde daldığım uykulara da, söylerken sözlerini
unuttuğum şarkılara da katıla katıla gülüyorum. Katıla katıla güldükçe
huzursuzlaşıyor etrafımdaki ciddi insanlar.
Oyunun içinde oyun,
dolabın içinde dolap, kişinin içinde kişi var. Ben katıla katıla güldükçe adımı
kulaklarımı sağır edecek bir biçimde çağırıyorlar: Mızıkça!
Gözlerimden süzülen belli
belirsiz yaşı yakama saklayıp, yakamı cebime sıkıştırıp teneffüse çıkıyorum.
Bir arkadaşım anlıyor
beni. Onunla hiç kimselerin bilmediği bir köşede oturup konuştukça kağıt
gemimden bahsediyorum. Heyecanlanıyor arkadaşım. Sana mızıkça diyorlar ama ben
sana dostum demek istiyorum diyor. Dost muyuz diye soruyor, sesim titriyor o
an. Sadece sesim mi? Sessizliğim de titriyor.
Sana bir şey söyleyeceğim
diyerek susuyor arkadaşım. Ben beklerken onun dizinde uyuyakalıyorum. Üstümü
örtmüş… Eli başımın üzerinde duruyor, ürkek. Yankılanıyor onun sesi, ben sana
dostum diyeceğim be Mızıkça...
Yasemin Şenyurt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder