15 Ocak 2013 Salı

Şeftali Kokan Gülümseme






 Tenime işlemiş şiirlerin özünde aşk vardı. Özünde aşk vardı denizin. Gözlerimi sonuna kadar açıp baktığım şu uçsuz bucaksız gözüken hayatta benden saklanan ya da bana gözükmeyen muammalar vardı.
Çocukça düşler kuruyordum yaşımdan ve başımdan utanmadan.
Kumsala uzanıp güneşin bütün vücuduma dokunduğunu hissettim yıllar sonra. Kumsalda çocukların seslerini içime çektim. Dışarı üfledim kasveti.
Bir dilim şeftali kadardı güneş.
Beni benden alan düşlerim olmasa kuruyup gidecektim.
İştahlı bir şekilde güneşi ısırmaya çalıştığımı düşündükçe gülüyordum ve herkes benden uzaklaşıyordu.
Sizi ciddi olmaya davet etmiş miydim dedi üniversitedeki hocam.
Yaz bitmişti. Üniversitede dersler başlamıştı.
Yüzümde şeftali tadıyla kalakaldığım sonbaharda derslere giriyor ama derslere dikkatimi veremiyordum.
Bu durum son zamanlarda hocaların da gözünden kaçmamıştı.
Pencerelerin içine saklanan hayal yüzler görüyor ve sürekli gülümsüyordum onlara.
Hocalarım bir konu hakkında bana soru sorduklarında yüzeysel cevaplar veriyordum.
Ailemi arayıp durumu haber verdiklerinde iyice uzaklaşmıştım yapmam gerekenlerden.
Annemin parfüm kokusunu duydum bir gece yanımda. Uyandığımda annem bana sarılarak uyumuştu.
Sabah olduğunda “ne oldu sana” diye sordu annem.
O yaz geçti mi anne?
Annem perdeleri açtı ve dışarıda yağan karı izledik beraber.
Annem mavi bir kazak ördü o kış.
O parfüm kokusu, mavi kazağım ve mercimek yemeği sayesinde kendimi iyi hissetmeye başladım.
Doktora, okula, arkadaşlarıma gittim.
Eczaneye, kütüphaneye, sergilere gittim.
Yıllar sonra yüzüme şeftali kokan gerçek bir gülümseme yerleşti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder