6 Ağustos 2012 Pazartesi

EVİMDEKİ TUHAFLIKLAR






Tuhaf şeyler oluyor bugün. Evimde tuhaf şeyler oluyor. Sürahi yerinden oynuyor. Halı uçmak istiyor. Üstelik kırk yıllık halı…Nasıl olup da uçacak? Kendini ne zannediyor? Aynanın ortasındaki  mutluyum yazan kağıt düştü düşecek gibi duruyor. Duyduk duymadık demeyin diye bağırıyor tüm bardaklar. Kime şikayet ediyorlar? Karga burunlu Mik adlı oyuncağım beni gıdıklamaya başladı. Gülsem mi ağlasam mı bilemediğim bir ruh haline doğru ilerliyorum.
Her şey beni içine çekiyordu. İçine çekilme durumuna karşı koyma arzusu mu? Her şey haddini aşıyor ve beni sarsıyor. Yazarak durdurabileceğimi sanıyor ve yazmayı deniyorum.  Bir karıncanın bütün dengemi bozuyor olduğuna inanmak istemiyorum. Evimdeki her şey karınca küçüklüğünde fakat fil gücündeymiş gibi hareket ediyorlar. Dengemi bozamayacaklarını biliyorum. Çorap söküğü gibi çözülecek bu karışıklık.
Mik adlı oyuncağımı yanıma alıp sokaklarda yürümek istiyorum.  Evdekiler kendilerine gelene kadar bu yürüyüş bize iyi gelecek.  Tuhaf şeylere katlanamıyorum. Gözyaşı tozu yutmuş gibi ağlıyorum. Gözyaşı tozu diye bir şey yok diyecek gibi olan Mik’e “sen eksiktin  Mik” diyorum. Aldırmıyor Mik. Huysuzluğuma aldırmayan bir oyuncağım var.
Başka kimim var benim? Dört yaşında kocaman bir salonda gülmekten boğulmak üzereyken kurtulduğumu uyduruyor hafızam.  Hafızamın uydurduklarını yazsam roman olurdu. Tuhaf şeylere karşı alerjim yoktu eskiden.
Mik’i gıdıklamaya başlıyorum ve haydi gül diye bağırıyorum. Havada uçan balığın pencereye dayanmış burnunu görünce korkuyorum. Pencereyi açacak gibi olduğumda balık kaçıyor. Balığı korkutmuş olmaktan utanç duymuyorum. Balığın nereye saklandığını merak ediyor ve pencereden düşüyorum.
Mik intihara eğilimli bir insan olduğumu bildiği halde ilgilenmiyor. Pencereden düşerken aklımı kurcalayan şeyler, eşyalar, Mik ve balık unutuluyor. Unutuyorum onları. Çimenlerin üstünde ve bir karganın yanındayım. Kargadan korkuyorum. Sadece bu korkuyu duyarak koşmaya başlıyorum. Adını bilmediğim bir ağacın arkasına saklanıyorum. Karganın peşimde olduğuna inanıyorum.
Hem evimin hem de karganın bugün bana düşmanmışım gibi davrandığı gerçeğiyle Mik’i de hatırlıyorum.  Kusmak ve yüzümü yıkamak istiyorum. Midem bulanıyor. Mik benim oyuncağım değil diyorum. O bir düşman diye tekrar ediyorum. 
Neden bir düşmanım olsun ki? Derli toplu evime dönebilir ve harıl harıl yazabilirim. Mik altı üstü bir oyuncak. Oyuncaklar bizim düşündüğümüzden daha güçsüzlerdir. 
Eve dönüyorum. Mik uyukluyor.  Uçmak isteyen halıya bakıyorum. Sanki hiç öyle bir şey söylememiş. Sanki bütün olanları ben uydurmuşum.
Evde tuhaf şeyler olduğunu uydurma gereksinimini neden duymuş olduğumu bilmiyorum. Kimim var bilmiyorum. Nefes aldığımı ve bir zamanlar çok sevildiğimi biliyorum.
Uydurmadığım tek gerçeğin bunlar olduğunu bilerek uyuyacağım.  Belki uyandığımda pencereye burnunu dayayan balığı korkutmadan, kargadan kaçmadan ve Mikle barışarak yaşamımı sürdürmeye karar veririm. 

2 yorum:

  1. Psikoloji...

    çok etkileyici.

    senin ya da yazının temasının

    çok sevdim.
    çok stresli-uçuk ama güzel.

    Mik.

    ona da sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler:)
    Sevgiler...

    YanıtlaSil