17 Ağustos 2012 Cuma

YAŞARKEN PEŞİNDE OLDUKLARIMIZ





Bizi takip ediyorlardır suçlu olduğumuz için, bizi alkışlıyorlardır ünlü bir insan olduğumuz için ya da trafik ışıkları bizim karşıdan karşıya geçmemiz için kırmızı yanmıştır mesela. Kırmızı yanmasa da arabalar bizi görünce duracaklardır. Bu düşünceler psikoz esnasında bireye sıkıntı verir. Her şeyin nedeninin biz olduğunu düşünürüz. Depremlerin, bayramların, sorunların ve mutlulukların... Hayatın içinde kendimizi önemsiz ve değersiz hissettiğimizde sarıldığımız yanlış düşünceler değil midir bunlar?
Akgün Akova, “Sen Varsın Yetiyorsun Palyaço Olmaya" şiirinde
“bir takım elbise gibi bakmama peşindeyiz dünyaya
ütülü pantolon, temiz gömlek, ceket kravat toplamı olarak yaşamama peşindeyiz” diyor. Yaşarken neyin peşindesinizsorusunu sormak ve bir an bunu derinliğine düşünmenizi istiyorum. Çünkü bu yazı yaşarken neyin peşinde olduğumuza dair bir yazı olacak.
Zar zor uyanabildi. Size şizofreni teşhisi konuldu mu? Konulduktan sonra uyudunuz mu? Uyunmaz mı? Uyunur ve yemek de yersiniz doğal olarak.
Televizyonun müzik kanalını açtı salona gidip. Hemen ardından bilgisayarını açtı. Günlerinin böyle başlamasına o kadar alışmıştı ki; mekanik hareket ediyor gibiydi. Mutfağa gidip su ısıtıcısını çalıştırdı ve kupasına sallama çayını koyup salona geçti. Dışarısı oldukça karanlıktı. Bu havada uyumaktan başka hiçbir şey yapılamazdı. İşe ve okula gidenleri düşündü. Bir kitaba başlayıp devamını getiremediğiniz oldu mu? Canı daha çok sıkıldı.
Kendisinden saklanan bir hastalığı olabileceğini düşündü. Oysa bunu düşünmek için geçerli tek bir neden bile yoktu ortada. Bu düşüncelerle bir mektup yazdı dostuna. Dostundan gelen cevapla kendini daha iyi hissetmeye başlamıştı.
Aslında biraz çaba harcasa, biraz kendi dışına çıkabilse neşeli ve konuşkan olabileceğini biliyordu. Çok küçük bir çaba harcadığında çok büyük aşama kaydetmek istiyor ve hayal kırıklığına uğruyordu. Sustunuz ve susadınız yaşama. Gürül gürül akmayı denediniz…
Birhan Keskin, Gül Toplamak şiirinde “yokluğunda çınlayan boşluklardan mezunum” diyor. Siz nereden mezunsunuz sorusu da aslında yaşarken neyin peşinde olduğumuzla ilgili bir soru değil mi? Aşkın, dostluğun, barışın, sevginin, saygının olduğu bir dünya düşlüyor ve o dünyanın peşinden gidiyorsanız “bir takım elbise gibi bakmama” derdindesiniz dünyaya. Herhangi bir sağlık problemi karşısında yalnız bırakanlardan değilseniz ve anlaşılamayanı, anlatılamayanı bile anlamak için çaba gösteriyorsanız içinizdeki insana güvenin.
Ahmet Savaş, “Havva Duasız Kopardı Elmayı” şiirinde
“İçimde bir insan olsun isterim
Mutluyken mutluluğun
Mutsuzken mutsuzluğun
Ölürken ölümün
Fiyakasını bozan” diyor.
Yapmak istedikleriniz, hayal ettikleriniz ve hedefledikleriniz çok uzakta görünebilir. Onların çok uzakta görünme sebebi belki de barışmamış olmanızdır. Hayatla, kendimizle, geçmişle barıştığımızda önümüzde geniş, zengin ve derin bir alan açılır ki biz bu alana gelecek adını verebiliriz. Gelecek gelir mi gerçekten diyorsanız hayata karşı sabırlı olmanızı da öneririm. Sabırlı çalışkanlıklarla örün geleceği olmaz mı? Geleceğin adı üstündedir ve gelecektir. O gelirken siz mucizeler beklemeyin. O gelecek nasıl olsa diyerek boş vermeyin!-



 15.01.2010 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi Ankara ekinde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder