12 Mayıs 2016 Perşembe

Masumiyet



Kekik kokusu başını döndürdü. Başını döndürdü muammalar. Bir yaz akşamının kusursuz kokuları diye yazdı kağıda ve kendi bileğindeki dövmenin ona çağrıştırdıklarını düşündü. Hayatında felaketi andıran ne varsa onlara yeniden baktı. Hayatındaki bütün çıkmazların anlamı olabileceğine ve bu anlamların farkına varırsa kendisini yeniden inşa edebileceğine inandı. Başını döndürdü muammalar ama öyle güzel dönüyordu ki başı içindeki hiçbir güç ona yabancı gelmemeye başlamıştı. Baştan ayağa titriyordu titremesine ama bu titremenin de onu zayıf düşüren bir tarafı yoktu. Saatler ilerledikçe kendisine söyledikleri ve ses tonu da o kadar güzel değişiyordu ki sonunda yaşadığı bütün karanlık günlerin vardığı yeri net bir biçimde gördü. Kağıdı karalayıp durmaya başlamıştı ama bu karalamalara rağmen okunaklı sözcükler vardı ve en okunaklı olan sözcük umuttu.
Kendisine yemek ısmarlamaya karar verdi. Sohbeti lokantada da sürdürebilirdi. Gittiği lokantada güzel bir masaya kurulup menü istedi. Garsonun gömleğinin beyazlığından gözlerini alamıyordu. Bu kadar beyaz olmamalı bir gömlek diye düşünürken yakalandı masumiyet düşüncesine. Masumiyet bazen insanı en olmayacak anda yakalayıp kendine çekebiliyormuş. Masumiyet bazen de insanı yorgun düşürebiliyormuş.
Yemeği geldiğinde kokular yine onu bambaşka bir dünyaya davet ediyordu. Ağır ağır ama iştahla yemeğini yerken çocukluğu kulağına şöyle fısıldadı: Masum olanlar belki daha çok yaralanır ve karalanırlar ama onlar gerçeği şiir okur gibi okuyan ve anlayabilenlerdir. Boğazına bir düğüm olarak yerleşen lokmalar onu masadan kalkmaya ve hesabı istemeye zorladı. İçimdekilerle sürekli konuşmamın beni öldürmesine izin verecek kadar masumum ben dedi kendini eve can havliyle atarken.
Evde bir yumak halinde duran hayatını gözden geçirmeyi yarıda bıraktı ve uyudu.

Yasemin Şenyurt





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder