Kekik kokusu başını döndürdü. Başını döndürdü
muammalar. Bir yaz akşamının kusursuz kokuları diye yazdı kağıda ve kendi
bileğindeki dövmenin ona çağrıştırdıklarını düşündü. Hayatında felaketi andıran
ne varsa onlara yeniden baktı. Hayatındaki bütün çıkmazların anlamı
olabileceğine ve bu anlamların farkına varırsa kendisini yeniden inşa
edebileceğine inandı. Başını döndürdü muammalar ama öyle güzel dönüyordu ki
başı içindeki hiçbir güç ona yabancı gelmemeye başlamıştı. Baştan ayağa
titriyordu titremesine ama bu titremenin de onu zayıf düşüren bir tarafı yoktu.
Saatler ilerledikçe kendisine söyledikleri ve ses tonu da o kadar güzel
değişiyordu ki sonunda yaşadığı bütün karanlık günlerin vardığı yeri net bir
biçimde gördü. Kağıdı karalayıp durmaya başlamıştı ama bu karalamalara rağmen
okunaklı sözcükler vardı ve en okunaklı olan sözcük umuttu.
Kendisine yemek ısmarlamaya karar verdi. Sohbeti
lokantada da sürdürebilirdi. Gittiği lokantada güzel bir masaya kurulup menü
istedi. Garsonun gömleğinin beyazlığından gözlerini alamıyordu. Bu kadar beyaz
olmamalı bir gömlek diye düşünürken yakalandı masumiyet düşüncesine. Masumiyet
bazen insanı en olmayacak anda yakalayıp kendine çekebiliyormuş. Masumiyet
bazen de insanı yorgun düşürebiliyormuş.
Yemeği geldiğinde kokular yine onu bambaşka bir
dünyaya davet ediyordu. Ağır ağır ama iştahla yemeğini yerken çocukluğu
kulağına şöyle fısıldadı: Masum olanlar belki daha çok yaralanır ve
karalanırlar ama onlar gerçeği şiir okur gibi okuyan ve anlayabilenlerdir.
Boğazına bir düğüm olarak yerleşen lokmalar onu masadan kalkmaya ve hesabı
istemeye zorladı. İçimdekilerle sürekli konuşmamın beni öldürmesine izin
verecek kadar masumum ben dedi kendini eve can havliyle atarken.
Evde bir yumak halinde duran hayatını gözden
geçirmeyi yarıda bıraktı ve uyudu.
Yasemin Şenyurt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder