23 Kasım 2018 Cuma

Ev Sahibi, Dev Kadar Gül ve Gazeteci



Yaşam insanı şekillendiriyor bir heykeltıraş gibi. Fazlalıkları alıyor, korkmuyor. Şekle kavuşmak belki de anlama kavuşmak. Şekle kavuşunca insan sürekli o şekli korumuyor, değişiyor bazen bir şiir sayesinde. Değişiyor bazen bir nehir kıyısında. Değişiyor çünkü bir anısı var ona gelecekten haber veren. Değişiyor çünkü insan da anların heykeltıraşı. İşe koyulmadan önce pencereden bakıyor, başkalarının göremediklerini de görüyor dışarıda. Dağ tamam işte, dağ diyor ama bir yanıyla da biliyor o ağlayan bir dağ. Ağaç işte bildiğimiz ağaç diyor ama biliyor o vefakar bir ağaç. Şu deniz, bu gemi, bu da alabildiğine gökyüzü, yamuk bulut falan hepsine kendini katıyor, an şekil almayı sürdürüyor. Gül büyüyor, büyüyor ve bir de bakıyor ki dev kadar olmuş gül. Dev kadar gül ama yine kırılgan. Yaşam insanı şekle kavuştursun, insan ana şekil veredursun gül bahçesi oluyor evin orta yeri. Bakabileceğine yürekten inanıyor gül bahçesine. Ev bana fazlaydı diyor. İyi oldu böyle diye fısıldıyor dev gibi olan güle. Dev gibi gül inanamıyor duyduklarına. Evi mahvettim diye düşündüğünden utanç içinde olan gül ev sahibine bakıyor hayranlıkla. "Benden küçülmemi istemeyecek misin, beni buna zorlamayacak mısın?" diyor. 

Ev sahibi şaşkın şaşkın :" Hiç olur mu öyle şey, yeryüzünün hangi köşesinde senin kadar güzel ve dev bir gül var?" Dev gibi gülü kendine getiriyor bu cümle. Titriyor dev gibi gül. Ev sahibi biliyor ki gül de şekillendirir insanı. Gül aşka kavuşturuyor ev sahibini. Bir gün üne kavuşuyor bu evin orta yerindeki gül bahçesi. Gazeteci röportaj yapmak için ev sahibini arıyor. Ev sahibi üne kavuşmaktan hoşnut değil ama "buyrun, gelin" demiş bulunuyor. Gazeteci öyle farklı sorular soruyor ki ev sahibi şaşkın, mutlu. "Şansa bak" diyor kendi kendine ama biliyor ki evin orta yerindeki gül dev gibi olmasına rağmen kırılgan. "Önce onunla konuşmalıydım" üzüntüsünü yaşıyor. Gül üzgün olmadığını söylemek istiyor ama sesi kısılmış ,konuşamıyor. Gülün konuşamamasını onun kırılganlığına bağlayan ev sahibinin boğazı düğüm düğüm. 

Gazeteci durumu anlıyor ve acil olarak bir işi çıktığını söyleyip evden ayrılıyor. Kimse gazetecinin bu anlayışlı halini anlamayacak ve herkes ona şaşkın gözüyle bakacak ve belki de işinden olacak ama gazeteci kendini biliyor. Gazeteci yıllar önce ruhsal bir sorun yaşamış ve bu sorunu aşmak için çok çabalamış. Bu ruhsal sorun onun heykeltraşı olmuş, ona şekil, anlam vermiş. Ev sahibini ziyaret edecek bir gün yeniden ve gazeteci olarak değil, biliyor bunu. Ev sahibi de dev gibi gül de onun yeniden geleceğini hissediyor. Gül utangaç değil bu sefer, suçlu hissetmiyor kendisini ve bir gün ev sahibine "Telefonu yok mu?" diye soruyor. Ev sahibi o an "kimin telefonu yok mu?" diye sorsa da gülün dediğini anlıyor. 

Yasemin Şenyurt

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder