10 Eylül 2020 Perşembe

Yaşamı Şekillendirmek





“Dünya, büyük varoluşçu felsefeci Karl Jasper’ın söylediği gibi, çözmek zorunda olduğumuz bir şifreyle yazılan bir kitap değildir: Hayır, dünya yazmak zorunda olduğumuz bir defterdir. Bu defterin dramatik bir yapısı vardır, çünkü yaşam günbegün bize sorular sorar, bizi sorgular ve cevap vermemiz gerekir.”

V. Frankl

 

İnsan  iç dünyasından ve kurduğu ilişkilerden yola çıkarak yaşamı ile ilgili sorgulamalara girişir. Sorgulamalar esnasında  yaşamın anlamı hakkında ya da  kendisinin kim olduğu sorusu üzerinde durabilir, bu dünyada neden varolduğunu anlamlandırabilir. Bizi eyleme, hayal etmeye, iletişim kurmaya, yaratmaya davet eden bir armağandır yaşam. Doğmuş olmak ve ölecek olmak üzerinde düşündüğümüzde sınırlı bir zaman dilimimiz olduğunun farkına varmak mümkündür. Zaman sınırlılığımızı aşmak söz konusu olmasa da bu sınırın farkında olduğumuzda günleri ve geceleri boşa harcamaktan kurtuluruz. Doğum ve ölüm olgusu bizi sınırlı bir zaman dilimine hapsetmiş gibi gözükse de duruma farklı bir pencereden baktığımızda bu zorunluluklar  yaşamımıza şekil verme düşüncesinin altını tekrar tekrar çizmektedir. Zamanımızın sınırlı olduğuna dair farkındalık bütün zorlukları yaratıcı bir gözle ve cesaretle  ele almamızı sağlar. Sınırlı bir zaman diliminde yaşadığımız gerçeği ışığında zorluklar; ilişkileri, iletişim kurma tarzımızı, hayallerimizi, hedeflerimizi yeniden değerlendiren dönüştürücü güçlerdir.

Ölecek olduğumuz düşüncesi bizi oyalanmaktan, boşa harcanan zamandan ve ertelemek alışkanlığından uzaklaştırır. Ölecek olmamızın farkındalığı aynı zamanda zorlukları görme tarzımıza etki eder. Zorlukları baş belası deneyimler olarak tanımlamamıza itiraz edebilecek en önemli şey; sevdiklerimizin ve kendimizin  ölümlü olduğu gerçeğidir. Ölüm gerçeği  zorlukların anlamı üzerinde düşünmeye davet eder. Yaşamdaki zorlukların  anlamı üzerinde yüzeysel olmayan bir şekilde düşündüğümüzde kendimizin en temelde ihtiyaç duyduğu şeyleri ve geçmişimizi anlayabilir, geleceğe yön verebiliriz.   

Zorluğun dönüştürücü gücü vardır çünkü değişimin şart olduğunu anlamamızı sağlar ve bizi harekete geçirir.  Bir sihirli değneğe sahip değiliz, olağanüstü bir varlık dileklerimizi gerçekleştirmek için uğraşmıyor ve önünde sonunda masalda olmadığımız gerçeğine uyanıyoruz.  Ağır ağır da olsa, acı, üzüntü, öfke de duysak yüzümüzü yıkıyoruz. Uyanış diye tanımladığım bu süreçte alışkanlıklarımızdan vazgeçebiliyor ve kendimizi daha iyi tanımaya başlayabiliyoruz.  Bu süreçte hayal gücünü yaşamımıza daha çok davet edebiliyoruz.  

Yüzümüzü yıkıyoruz. Kim olduğumuzu, yaşamımızın anlamını, ölümün ve zorlukların anlamını düşünüyoruz. Anlam yaratıyoruz, yaşamımıza şekil veriyoruz çünkü insan ifade olanakları açısından çok şanslı bir varlık. Bu olanakların farkına varması da bu olanakları sorgulayabilmesi de yaşamını değiştiriyor. Kendimizi ifade etme araçlarımızın zenginliğine rağmen susmayı, üretken olmamayı tercih edebiliriz ve yaşamımıza şekil vermek istemeyebiliriz. Anlaşılmadığını ya da kendini anlatamadığını hissetmek, dile getirememek insanın umudunu, cesaretini, hayal gücünü elinden alabilir. Böyle bir durumda bile  zamanımızın sınırlı olduğu, gücümüzün sınırlı olduğu noktasından hareket etmeye başlayabiliriz. Güçsüz hissettiğimiz gerçeğini inkar etmemek ve güçsüz hissettiğimizi ifade edebilmek, içimizi açabilmek bir başlangıç olabilir. Başlangıçların yarattığı bir istek vardır ve bu istek iyiliklere ve güzel şeylere odaklanmaktır.

Zorlukları belki de büyüteç olarak düşünebiliriz. Zorluklar iyi ve güzel şeyleri daha yakından incelememiz için bir büyüteç görevi görürler.  Güzelleştirdiğimiz her an, her sohbet, her bahçe, her yemek ve her yazı bize bir şey söylemektedir ve bizi bir bütün olarak kabul etmektedir. Bütün olabilmek için parçalarımızı toplamanın ötesinde bir şeyler yapmalıyız. Bu şeylerden en önemlisi ve belki de en çok emek isteyeni; yaşamı şekillendirmektir. Karalama olarak gördüğümüz zorluk karşısında, uçurumun kenarında hissettiğimizde yaşamımızı şekillendirmek kolay değildir ama bir şiir bize tam da ihtiyacımız olan gücü vermek için inatla kitabı açmamızı beklemektedir. Saatlerce boş boş baktığımız kağıt ve sıkıntıdan ısırdığımız kalem belki de henüz yazılmamış olanların heyecanını duyurmaktadır.

 

Yasemin Şenyurt

10.09.2020


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder