11 Eylül 2020 Cuma

Kendimi Merak Etmek

Yasemin Şenyurt


Kendimizden haberimiz var mı? İçimizde olup bitenleri, çevrenin üzerimizdeki etkilerini ve dış dünya ile iç dünyamızın birbiri ile etkileşimleri sonucunda nasıl bir insan olduğumuzu bilebiliyor muyuz? Ben nasıl bir insanım sorusuna cevap verirken dünyanın bizi nasıl sınırladığını – zaman, güç, koşullar- ve aynı anda bazı sınırlarımızı ortadan kaldırdığını anlıyor muyuz? Ben nasıl bir insanım sorusunu soruyor muyuz ve nasıl cevaplıyoruz?

Fiziksel özelliklerimizi anlatmak, mezun olduğumuz okulları söylemek ve becerilerimizden bahsetmek söz konusu olunca susmak bilmiyoruz, söz konusu olan iç dünyamız olduğunda sessizliği tercih ediyoruz. İç dünyamızda olup bitenlerin kayda değer olmadığını düşünmek bizim en büyük yanılgımız. İç dünyamızdaki çatışmaları anlatırsak bizi kaba, kusurlu ve belki de kötü bulurlar düşüncesi de bir başka büyük yanılgı.

Kendimizden tam anlamıyla bahsetmek istediğimizde karşımıza “bir dolu iş”, “daha ciddi meseleler” geliyor zannediyoruz ve “daha ciddi işlere” zaman ayırıp, ne yazık ki iç dünyamızın üstünü her gün biraz daha örtüyor, kapatıyor ve görünmez hale getiriyoruz ki bize engel olmasın, başımıza dert açmasın!

Kendimizi anlamadan- nerede olduğumuzu bilmeden- yaşamın anlamlı olmasını bekliyor ve hedeflediğimiz yerlerin güzelliklerini öve öve bitiremiyoruz. İçinde bulunduğumuz durumu da içimizde bulunan durumu da görmezden gelerek dünyaya sövüyor ve başka bir zamanda, başka bir ülkede, başka bir gezegende yaşasaydık bu denli yorgun ve mutsuz olmayacağımızı söylüyoruz. İçimizde bulunan durumu- anılarımız, hayallerimiz, çatışmalarımız, tanımlarımız- anlamak isteğinin “boş” olduğunu düşünüyoruz. Belki de kendimize en büyük haksızlığı bu şekilde yapıyoruz.

Kendimizi tanımanın “boş”, “önemsiz” olmadığını gördüğümüzde duygularımıza, düşüncelerimize değer verdiğimizde ve ikilemlerimizi, kararsızlıklarımızı karşımızda duran değerli olanaklar kavradığımızda dünyaya sövmekten vazgeçeceğiz. Kararsızlık, ikilem ya da çatışmalar, insan olmanın gereği olarak zihnimizi çok meşgul edecek, kalbimizi çok yoracak ama kendimizi anlamamızı sağlayacak.

Kendimizi sadece başkalarından dinlemek yerine başkalarının bizim hakkımızdaki düşüncelerini dinleyerek ve onları eleştirel bir gözle değerlendirerek övgüleri, eleştirileri yerli yerine koyabiliriz. İç dünyamızda olup bitenleri en iyi biz bildiğimiz halde başkalarının değerlendirmelerini de işin içine katmalıyız. 

Dünya ile etkileşimlerim bana nasıl bir insan olduğumu söyleyebilir, hatalarımı farklı bir bakış açısından gösterebilir, gelişmemi sağlayabilir. Kendimi ifade ettikçe, “gerçekten” nasıl olduğumu söyledikçe, iç dünyamı geçiştirmediğimde ve başkalarının da iç dünyalarında neler olup bittiğini dinledikçe bu dünyada belki de en çok ihtiyaç duyduğum şeye ulaşırım. Kendimi, başkalarını daha iyi anlarım. Anlamak için daha çok çabaladığımda genellemelerden kurtulur ve her insanın öyküsüne saygı duyarım.

Kendimi, iç dünyamı anlatırken de anlayabilirim veya anladıktan sonra da anlatabilirim. Bazen de kendimi anlatmak ve anlamak aynı anda gerçekleşir. İç dünyamızı tanımaya başladığımızda ve bunun için emek verdiğimizde, disiplinli olduğumuzda, yılmadığımızda dünyanın bana koyduğu sınırlara yeni anlamlar vereceğimizi de bilmemiz gerekir. Zamanın ve gücümüzün sınırlı olduğu gerçeğine karşı iç dünyam bana yaratıcı gücümü hatırlatabilir.

Eğer nasıl olduğumuzu anlatmak bize korku, sıkıntı veriyorsa büyük ihtimalle bunun nedeni uzun zamandır iç dünyamızın perdelerini açmamış ve güne başlamamış olmaktır. İç dünyanın perdesini açarken düzensizlikten, karmaşadan korkabiliriz ama bu korkuya rağmen perdeyi açıyorsak merak ediyor olmalıyız. Kendimi merak ediyorum ve bu merak o kadar iyi bir şey ki…

Yasemin Şenyurt

12.09.2020

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder