13 Eylül 2020 Pazar

Sırtımızdaki Formanın Hakkını Vermek

 



Hakemin kırmızı kartla futbolcuyu oyundan çıkarması gibi kendimi yaşamdan çıkarma girişimlerim oldu. Kendime kırmızı kart gösterdim ama tam anlamıyla oyundan çıkarmadım. Oyun devam ediyor ve ben artık kendime kırmızı kart göstermiyorum. Oyunun kurallarına uyarken zaman zaman çok zorlansam da devam ediyorum, sırtımdaki formanın hakkını veriyorum.

Yaşamdaki arayışımız, mücadelemiz sürerken, garip davranabiliriz. Garip davranışlarımıza kimse akıl sır erdiremeyebilir. Kendi kendimizi yadırgayabilir ve suçlayabiliriz. Kendimizi suçlamamızı gerektiren bir şey olmadığı halde kendimize cezalar verebiliriz ve bu cezalar ölümden beter olabilir.

Kendimizle iyi bir iletişim kurmak çok geç aklımıza geldiğinde pişmanlık duyabiliriz. Suçlu hissetme, kendi kendimizi cezalandırma ve pişmanlık duyma sürecinin bir yerinde durup, güçlü bir şekilde kendimizle barışmak elimizdedir. Kendimizle barışmak için geçmişin, düş kırıklıklarının, başarısızlıkların bizi zehirleme gücü olmadığını ama bakış açımızı değiştirmezsek zehirlenebileceğimizi anlamak durumundayız.

Bakış açısı nasıl değişir? Kendimize dair bakış açısını değiştirmek için belki de yapmamız gereken en önemli şey; olumlu yönlerimizin farkına daha çok varmaktır. Zorluklar karşısında baş etme stratejilerimize yenilerini katmaktır ve sırtımızdaki formanın hakkını vermek için antrenman yapmak, maçlara çıkmak ve pes etmemektir. Bir maçta kötü oynadığımızı sürekli aklımızda tutmak yerine önümüzdeki maçlara bakabiliriz. Maçın kaderini değiştirecek olanın biz olduğunu düşünmek yerine futbolun bir takım oyunu olduğunu düşünebiliriz. Kuralların sorgulanabilir olduklarını hatırladığımızda veya mutlak kötü olmadığı gibi mutlak iyinin de olmadığını aklımızda tuttuğumuzda hem yaşama hem de kendimize ilişkin bakış açımız değişecektir.

Bakış açısının değişmesi bazen de beklenmedik bir şekilde olur. Bir rüya görebilir ya da bir arkadaşınızla dertleşirken körü körüne inandığınız bir şeyin öyle olmayabileceğini anlayabilirsiniz. Bir sınavda başarısız olabilir ve o başarısızlığın hayatın sonu olduğunu düşünürken hayatınızın yeni başladığını deneyimleyebilirsiniz. Risk almak isteyebilir ve bilinmeze doğru yelken açabilirsiniz, türlü türlü tehlike atlattığınız halde bu yolculuk yaşamınızı güzelleştirebilir.

Kendimize iyi davranmak için herhangi bir günü seçebilir ve o günden sonra güzellikleri arzulamaktan, hayal kurmaktan utanmadan yaşamımızı değiştirebiliriz. Kendimize iyi davranmak için özel bir günü beklemeye gerek yok. Kendimizi iyi hissetmek için başarılı olmayı beklemek yerine içinde bulunduğumuz anda kimsenin fark etmediği bir ayrıntıyı görebiliriz ve bu ayrıntı da bize iyi gelebilir. Ayrıntıyı görebilme ayrıcalığı da bizim ayaklarımızı yerden kesebilir, dünya ile ilişkimizi ayrıntıları görebilmek üzerine kurabiliriz.

Sırtımızdaki formanın, kalbimizin ve aklımızın hakkını vereceğimiz günlere…

Yasemin Şenyurt

Eylül 2020 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder