28 Ocak 2018 Pazar

biraz da duyma!

Gözlerimi açamıyorum bir türlü. Sanki göz kapaklarımın üzerinde dev bir kaplumbağa uyuyor. Ellerim birbirine kenetlenmiş, teselli ediyor parmaklar birbirini. Uyandığım günde değilim. Ben ölünce de böyle sürecek demek ki gün ve gece. Dalga mı geçiyorsun, elbette sürecek bu çılgın düzen. Dalgalar yıksın, yıkasın seni. Bırak kar gibi kendini. Şu güneşli güne uyanmasan da yürüyorsun. Yürürken türkü söylüyorsun. Vücudunun her noktasında bir yaprak titriyor. Ellerin bir lisan öğreniyor. Yanaklarından yaş süzülüyor. Canımın ne önemi var, bugün ölsem üzülmem diyor bileklerin. Canımın ne önemi var sözünü daha önce de söylemiştin ama şimdi farklı bir tonda, farklı vurguyla söylüyorsun. Virgül virgül düşünceler içinde titremen sürüyor. Tek başına değilsin şimdi. Bir köpeğin başını okşamak istiyorsun, öyle güzel uyuyor ki birlikte saatlerce izleyebilirsiniz onu. 

Gözlerimi açmışım. Kaplumbağa gitmiş. Biz ateşin karşısında oturuyoruz. Hastalanmamız an meselesi. Yağmurda öyle saatlerce şemsiyesiz dolaşır, birbirimize karışıp şarkılar söylersek olacağı bu. Olsun! Cevabımız, sorumuz, soranımız yok. Olmasın! İkinci Yeni şairleri gelsin rüyamıza. Önce sen anlıyorsun, bak sepet sepet elma ile gelmiş Turgut Uyar. Canım diyorum sana. Gözlerimizden yaş geliyor. Yüzündeki anlamı dünyalara değişmem diyorum. Gülümsüyorsun. Elin yaşı alırken gözümden dudakların kıpırdıyor, duymuyorum, duymadığımı söylüyorum, duyma diyorsun. Biraz da duyma!

Kızmasana diyorum. Kızmak mı diyorsun. Sessizleşiyoruz.

Edip Cansever bize göz kırpıyor.
Sakin olmalıyım. Bu bir rüya mı diyorum. Gözlerimi kapıyorsun. Hala görüyor musun beni diyorsun. Evet diyorum. Rüya değil o zaman. Bir sahil kasabasında yazmıştım o şiiri: O ana ışınla beni Tanrım! Bu anı yaşayacağımı o günlerde bilemezdim. Nereye gitmek istiyorsun şimdi diyorsun? Burada kalalım diyorum. Son kararın mı diyorsun. Sonsuzluk kararım diyorum. Sonsuzluk kararımı bildiriyorum derken Edip Cansever ve Turgut Uyar gidiyorlar. Sonsuzluk kararımı başbaşa kaldığımızda bildiriyorum.

Bir ağacın kökleri ile konuştun mu hiç diyorum. Sen diye soruyorsun. Ben kimlerle, nelerle konuştum inanamazsın. Gerçekten mi diyorsun. Buna şaşırmana şaşırdım diyorum. Bir daha şaşırır mısın diyorsun. Gülüyoruz. İnanır mısın bilmiyorum ama bu hayatta hiç kimse ile konuşurken seninle konuştuğum zamanlardaki kadar dünyaya geldiğime şükretmedim. Çok uzun bir cümle kurdun diyorsun haylaz haylaz. Sessizleşiyoruz.

Ateşin karşısındayız, ısınmışız, uyuklamışız. İyileşiyoruz. Elmalar sepette, dokunmuyoruz. Peki diyorum. Duymadım diyorsun. Sen en içeriden duyuyorsun diyorum. Gülüyoruz. Şimdi bir oyun oynayalım mı diyorsun. Ben mızıkçının tekiyim diyorum. Ben de diyorsun. Dalıyoruz gökyüzüne, sarmaş dolaş.
Yasemin Şenyurt
18.01.2018

Ankara

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder