Gözlerim buruş buruş uyandım. Sulu bir rüya görmüş
olmalıyım. Dengesiz yürüsem de banyoya attım kendimi. Sulu bir rüyanın
hakkından banyo gelir diye düşündüm. Düşüp kaymasaydım iyi olacaktı ama düşüp
kaydım. Havluların şu meşhur baş döndüren kokusu yüzünden düştüm dersem yalan
söylemiş olurum. Sanki söylemediğim bir şey mi yalan?
Sanki kendimi zaman zaman guguklu saat olarak hayal
ettiğim olmadı mı? Bu yalan değil işte…
Kelimelere büyüteçle baktığım oldu ve onların üzerinde
haleler gördüm. Bu da yalan değil. Uydurmayı sevmem ve abartmaktan hiç hoşlanmam.
Siz kelimelere büyüteçle bakmadınız diye kendimi anormal sanacak değilim
herhalde.
Bu sabah mıydı?
Yüreğimde sonsuzluk hissi ile uyandım.
Tadilat yapıyordum ve o birden gelip ayağıma dolandı.
Kim olacak? Turta’nın ablası Pasta. Az kaldı düşüyordum ama düşmedim. O da
kendini kurtardı. Ayağıma dolanacağın zamanları bilmelisin dedim. Huysuz huysuz
konuşup gitti.
Bu sabah mıydı?
Kapım ısrarla çalındı. Sen geldin diye koşarak
gidiyordum. Kapıyı açtım ve karşımda kocaman bir S harfi, italik ve yine
kocaman E harfi ve diğerleri de V, G, İ… Kelimenin misafir olduğu görülmemiş
şey… Sürrealist filmlerde bile görmedim.
Yalancı değilim.
Bu sabah mıydı?
Sen gelmişsindir diye sevindim.
Ne çay vardı, ne ekmek ne de elma.
Niye sevindim ki bu kadar?
Yüreğimde sonsuzluk hissi sürreal!
yasemin şenyurt 2016 ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder