Ilık bir sütte erimeye bırakılmış bisküvi neler neler
anımsatır… Çocukluğumdaki Gümüş Patenler
kitabını okuduğumu yıllar sonra bir antika dükkanında karşılaşınca anımsadım. Anımsadıkça
yılların portakal tadını bir sene de çift dikiş gitseydim dedim. O kadar
korkmaya gerek yokmuş ki… Bilmiyor bazen insan. Sanıyor ki sonu kıyamet.
Seneler geçince o sıralardaki silgi tozunu, kalem ucunu bile özlüyorsun.
Özlüyorsun beslenme çantandaki sürprizi ve eve
dönüşündeki sesleri. Saadet mi mutluluk mu derseniz bilmem ama biz gidelim
çocukluğumuza. Biz gidelim denizi altın gibi düşündüğümüz yıllara.
Bir hatıra defterine yazılan cümleler ve gül kokusu
eşlik etsin yazdığımız yeni öykülere. Eşlik etsin o masumiyet yaşadıklarımıza
ve öyle çekine çekine ısırdığımız can eriği gibi dursun gelecek…
Aynaya bakıp kendimi sevimli bulduğum zamanlar eşlik
etsin huysuz, hırçın ve zaman zaman çekilmez olan kendime. Gökyüzüne bakıp
onlar bizim balonlarımız dediğimiz ve sahip olmaktan çok daha değerli
bulduğumuz kavuşma anları ve özgürlük eşlik etsin buz gibi gecelere, bir türlü
ısınmak bilmeyen uykulara.
Gidelim biz.
Sizinle tanıştığımıza memnun oldu çocukluğumuz da.
Gözlerinizin içine saklayın çocukluğumuzu. Kusurlarımız, tembelliğimiz,
dengesizliğimiz üzmesin sizi. Gülmek isterseniz çocukluğumuz size göz kırpar
gözlerinizden.
Gidelim biz. Patenlerimizle uzaklaşırken aslında
kayamadığımızı, dengede duramadığımızı görürseniz üzülmeyin. Sakın üzülmeyin.
Sebep ne olursa olsun üzülmeyi bırakın, sevinecek çok şey var hem de çok. Can
eriği gibi dururken gelecek bilmiyor insan ayrılığın değerini. Kıyamet sanıyor.
Halbuki ayrılığın tadını bile özleyebilir insan. Üzülmeyin sakın biz giderken.
Çocukluğumuz da çok memnun şimdi. Gidemedim değil mi henüz? Gidemedim işte!
Yasemin Şenyurt
2016
Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder