27 Nisan 2012 Cuma

Köprü





Atlaslar, sözlükler, imla kılavuzları arasında bir yerdeyim.  Nice isyanı bastırdım içimdeki. Şimdi nasıl yaşayabilirim? O kadar alışmıştım ki isyanlara…İnsanlarla anlaşamıyorum. Toprağa dokundukça içime akan şiirler var.  Beni durdur diyorum ermiş dedeye.  Duramazsın diyor ve ardımdan sesleniyor: Çok geç kaldın.  Geç kalmış olmamın ya da hiç yetişemeyecek olmamın farkındalığıyla yüzümün gerilen noktalarına güneşin iyi geleceğini düşünüyorum. Yüzümü güneşe teslim ediyorum. Hiç kimseye teslim etmemiştim yüzümü daha önce. Belki de yanılıyorum. Sadece bir kişiye bıraktım yüzümü koşulsuz. Ermiş dede suskun. Nice ilkbahar geçirdik şu korku dolu ellerimle. Sadece bir kişiye bıraktım ellerimi sorgusuz. Ermiş dedenin gözleri alev alev. Soluklanmalısın diyor. Ama az önce geç kaldığımı söylüyordu.  Benim verdiğim tepkiler, aldığım kararlar, alamadığım kararların içinde hep o var. Soluklansam da olmaz diyorum.  Dizlerimin bağı çözülüyor. Dilim tutuluyor ve kalbimde bir köprü inşa ediliyor o an. Köprüyü inşa edenin ermiş dede olduğunu anlamak için ermiş olmaya gerek yok.  Kalbimden onun kalbine giden köprü…Çiçekli ve rengarenk…Mis gibi kokuyor.  Geç kalmış olmak ve dinlenmek arasında kalan kararsız beynim kendini çiçeklerin kokusuna bırakıyor. 

1 yorum: