21 Ağustos 2015 Cuma

Davet

Fotoğraf: Yasemin Şenyurt



En başından itibaren bildiğim bir içsel yolculuğa davet edilmiş olduğumdu. Bu içsel yolculuk uzun sürecekti. Sırtım ağrıyor ve bu ağrının nedenini anlayamıyordum. Yolculuğa dair o kadar bilgisizdim ki sırt ağrısı gibi ufak bir sıkıntıyı anlamlandırmak için uğraşıyordum. Dertlerimi paylaştığım insanlara sızlanıp yakınıyordum ve onlar çok yorulmuştu. Benim diye bildiğim her şeyin aslında bizim olduğunu ve gelip geçmekte olduğumu kabullendikçe değişim başladı. Ölüm gibi bir gerçek tüm çıplaklığıyla kendini gösteriyor ve her an beni ikaz ediyordu sessiz sessiz...Benim diye sahiplenmeye çalıştığım şeyler garip bir biçimde başıma bela olmaya başlamıştı. Doğada yürüyüşe çıktığımda aslında çok savunmasız hissetmekle birlikte muazzam bir duygunun ve şefkatli bir sesin varlığını da hissediyordum. Doğada ilginç bir çiçek gördüğümde ve onu hayranlıkla izlediğimde kalbimi o çiçek olarak hayal ediyordum. O çiçekten uzaklaştıkça garip bir biçimde kalbim o çiçek olmayı ve onun gibi kokmayı daha çok seviyor ve sevdiği için de adeta o çiçekten farksız oluyordu. Kalbimi bir böcek olarak da düşünüyordum her ne kadar aklım buna çeşitli bahaneler bulup müdahale etmek istese de kalbim artık küt küt atan kırmızı bir şey değildi. Doğada karşılaştığım bir sese kapılıp yere uzanıyordum ve gökyüzünde ne varsa onu kucaklıyordum. Seslerin kokuları olduğunu ama bunu herkesin bilmiyor olduğunu anladığım sıralarda bakışların dokunabildiğini ve bu bakış dokunuşlarının masumiyetinin özel olduğunu da anlamıştım. İçsel yolculuğumda ileri doğru gittiğimi düşünürken aslında gerilediğimi görüyordum ve gerilemenin kötü olduğunu düşündüğüm için korkuyordum. İlerlemek, hız, başarmak, ulaşmak, erişmek sözcükleri o kadar kutsal hale getirilmişti ki kaybolmak ve yenilmek ya da gerilemek korkutuyor ve sefil hissettiriyordu. Geriledim, korkuyla geriledim ve gördüm ki gerilemek muazzam bir duygu...
Yasemin Şenyurt

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder