22 Haziran 2014 Pazar

Bir an dalıp gitmiştim





İçine attığın sözcükler birikirse yazmaya başlarsın. Yusuf’a öyle dediğimi hatırlıyorum. Yusuf’un cevap vermediğini hatırlıyorum. Birbirimizden uzakta geçirdiğimiz yıllar bizi birbirimize yakınlaştırmıştı. Her zaman sorunun soru ve cevabın da cevap olmadığını öğrenmiştik. Bir cevap bazen çok güçlü ve insanı sarsan bir soru olabilirdi. Bir soru bazen soru olmaya yakın durabilirdi. Uzakta geçirdiğimiz yıllarda o da yazı yazmıştı. Bazen deneme bazen öykü yazmıştı ama şiirden hep uzak durmuştu. Yusuf’ a baktığımda yılların onda çoğalttıklarını anlayabiliyordum. O çoğalmak için uğraşmıştı. Az kalmamak, tamamlanmak, mükemmele erişme gayesiyle değil de tam olamayacağını bilmenin endişesini duyarak çoğalmak ve çoğaltmak istemişti. Gözyaşını, gülümsemesini, hayata tutunan ve başkalarını da hayata tutunduran cümlelerini çoğaltmıştı. Ona baktığımda içimde kopan kıyameti anlamaması mümkün değildi. Uğuldayan sözcükler, karışan duygular ve bir ağaçtan düşen yapraklar gibi aklıma gelen anılar. Anıları tutup saklama isteğimi ve geleceğin belirsizliğini seviyor olmamı anlıyordu. Gözlerimin neler söylediğini ondan başka bir kimsenin anlamasına imkan yoktu.
“İşte geldim” dedim.
“Gitmiş miydin?”
“ Bir an dalıp gitmiştim”

“O sayılmaz. Kapıyı açıp gitmediğin sürece gitmiş sayılmazsın.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder