14 Haziran 2014 Cumartesi

İçten İtiraz




Hayata dair ne çok yargıda bulunulmuştu. Bazı yargılar ne kadar hayata ilişkin olsa da hayattan ne kadar da uzaktı. Hayatı yargılamak kolay olandı. Zor olan ona dair içten bir cümle kurabilmekti. Hayat bütün benliğimizi bizden istiyor. Eğer benliğimizi sakınır ya da saklarsak hayat da bizden kaçınıyor ve kaçıyor. 

Dalgınlık, alınganlık ya da başka bir sebeple unuttuğumuz benliğimizi çıplak gözle tanımak kolay değil. Benliğimizi tanımadan hayata dair saptamalar yapıyoruz ve yapacağız. Bir yandan hayat yaptığımız bu saptamaların çevresinde gelişirken bir yandan da benliğimizin gizli yerlerine yolculuklarımız olacak. 

Benliğimizi anlamak için okuduğumuz bir kitap bizi aşkla tanıştıracak. Bir başka kitapta hayata ait bir kokuyu ve o kokunun nasıl içimize sindiğini anlayacağız. Başka bir kitapta korkuları nasıl içselleştirdiğimizi öğrenirken kendimizle cebelleşeceğiz. 

Tiyatroya gittiğimizde kendimizi bir kahramanla özdeşleştirdiğimizde ya da bir cümle içimizi içimizden daha fazla bir yer haline getirdiğinde benliğimizi tanımanın heyecanını duyacağız. Bir an için saptamalar yapmayı bırakıp hayatla birlik halinde olduğumuzu duyacağız.

Hayata gözlerini açan bir bebek saflığında ve şaşkınlığında yağmurda dolaşacağız. Tam da o anda nesnelerin göründüklerinden farklı yerlerini görüp, anılarımızın bize yeni yeni duyurduğu sesleri anlamaya çalışacağız. Seslerin sözcüklere ve sözcüklerin cümlelere doğru gelişmesinde içimize düşecek ateş. İçimize düşecek yaşıyor olmanın o acılı,ağrılı tarafları. O ağrıyı, acıyı duymazsak belki hiç duyamayacağız anıların bize duyurmaya çalıştıklarını. 

Bir salıncağa oturup gökyüzüne bakmayalı, salıncakta sallanmayalı ve salıncakta bir çocuğu sallamayalı ne çok şey kaybettiğimizi ve kazandıklarımızın kazanç sayılmayacağını anlayacağız çok sevdiğimiz bir insan bu hayattan ayrıldığında. Hayata dair şimdi söylenebilecek cümleler var ama ne kadar içten olduğum konusunda tereddütlerim de var. 

Ne zaman ki fırından ekmek almaya giderken duyduğumuz  bir çocuğun ama anne diye başlayan o içten itirazı bizim için anlamlı hale gelecek işte o zaman itiraz etmenin başka başka yolları olduğunu kavrayacağız. İtiraz edebiliyor olmanın güzelliğini duyacağız  bazı şiirlerde , fotoğraflarda ve o güzelliğin  benliğimizi de güzelleştirebilmesini isteyeceğiz.

Sahte bir şekilde kabulleniyor olmanın aslında hayata ve benliğimize ihanet etmek olduğunu anladığımızda çok şey değişecek...

Hayata dair ve benliğimize dair içten olmak için her an bir başlangıç olabilir. İçten olmak için içten gelenler yeterli değildir. İçten olmak için içten gelenlerin çeşitli engellerle karşılaşsalar da kararlılıkla o engellerin üstesinden gelmeleri gerekir. Ama anne ile başlayan itirazların çoğalmasına izin veren her anne sahte kabullenişlerin insana ne çok şey kaybettirdiğini bilir. 

Hayata dair bir yargıda bulunmak kolaydır. Önemli olan ona dair içten bir cümle kurmaktır. 

Yasemin Şenyurt/ 2014 /Ankara 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder