6 Temmuz 2013 Cumartesi

Farkındalık Uçurumundaki Taş-4

Lacivertti her yer. Yağmur bile lacivert yağmaktaydı. O taştan kimseye söz etmemeye karar vermişti. Zaten kimsenin taşlardan, taşların duygularından söz edecek zamanı ve isteği yoktu. Yüzünü yıkadıkça yıkıyor ama bir türlü uyanamıyordu. Bir türlü uyanmak istemiyor da olabilirdi. Dolabından lacivert bluzunu çıkarırken gözleri kamaştı. Her yer yeniden lacivert olmuştu.


Lacivert dünyadan bembeyaz bir bulut çalmak isteyen hırsızım ben dedi kendi kendine.  Sinemaya gitmek bile içinden gelmiyordu. Konserler, tiyatro ve sergiler onun için hayatının vazgeçilmeziydi bir zamanlar. Son yıllarda sinemaya gitmek dışında hayata uzaktan bakmayı tercih eder olmuştu. Gömleğin rengi ya da tonu ya da düğmeleri hoşuna gitmemiş olacak ki onu yerine kaldırdı.
Sinemaya gidecek miyim gerçekten diye sordu kendine. Cevap alamamasına rağmen kendinden inatla sormaya devam etti. Belki de taşa sormalıyım diye bir düşünce hızla yaklaştı o dakikaya. Belki de o taşın duygularına çok ama çok güvenmeliyim.
Lacivertti her yer. Sinemaya bilet almış ve yürüyordu. Taşın yere düştüğünden ve kendisini bıraktığından habersiz iyi ki taşım var diye düşünüyordu. Taş ona yapabileceği en büyük iyiliği son kez yapmış ve ayrılmıştı.
Sinemada izlediği film yıllar  geçse de unutamayacağı kadar derin izler bırakmıştı ve taşa teşekkür etmek istediğinde geceydi. Gökyüzünde lacivert havai fişeklerin izleri vardı.
Taş yoktu. Taşın yerine geçecek menekşeler olmalıydı.
Taş yoktu. Taşın yerine geçecek turuncu büyük balıklar olmalıydı.
Taşın yokluğunu hissettirmeyecek uğur böcekleri de vardır dedi ve ağlamaya başladı.
Çünkü taşın yeri doldurulamazdı. Çünkü o herhangi bir taş değildi.
Palet, tuval ve fırçalar ve boyalar aldı yıllar sonra. Paleti laciverde boyadı ve beyaz mı beyaz yassı mı yassı bir taşın resmini yaptı. Kahkahalar  atıyor ve gözyaşlarını yutuyordu.

Salonun ortasında durdu bu çerçevesiz resim. Misafirler hep lacivert gömleklerini giyip geldiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder