27 Haziran 2013 Perşembe

Farkındalık Uçurumundaki Taş- 2





Şık giyinmişti o gün.  Günlerdir bu kadar özenle, neşeyle hazırlanmamıştı dışarı çıkmak için.  Dışarıda koşuşturan insanların arasında ruhundaki farkındalık uçurumunu unutabileceğini düşünmek iyi gelmişti. Evde sürekli o uçuruma düşüyordu.  Mağazaların vitrinlerine bakarak, insanların konuşmalarına kulak kabartarak ve  güzel bir pastanede çay içerek kendini rahatlatabilirdi. Caddede yürürken genç mi yaşlı mı olduğuna karar veremediği bir palyaçonun gözlerine bakarken  o uçuruma düştü yeniden.  Palyaçonun iç seslerinden biri konuşmaktaydı. 
Farkındalık uçurumuna sokakta da düşebilirmişim demek ki dedi üzülerek.  Aşık olsam diye geçiriyordu içinden. Arkasından koşan bir insanın soluk soluğa kendisine yaklaştığını hissetti.  Palyaço onun peşinden gelmişti. Gözlerini sımsıkı kapatarak “ne var?” diye sordu.  “Bu taşı benim için saklar mısınız?” dedi palyaço.
Çantama koyabilirim dedi geçiştirmeye ve uzaklaşmaya çalışarak. Palyaço kendinden emin adımlarla bir başka öyküye gidiyordu. Kadın taşı çantasına koydu ve uzaklaştı. Taşı neden saklaması gerektiğini ya da palyaçonun bu isteğinin ne anlama geldiğini çıkarmaya çalıştı eve dönerken. Taş beyaz mı beyaz ve yassı mı yassı bir taştı.
Kadın taşı kitaplığına koydu.
Kadın taşı belleğine yerleştirdi.
Kadın taşı taşıdı. Nedenini bile anlamadığı isteği gerçekleştirdi. Palyaço yeni bir öyküde taşın  öylesine bir yere atılmış olmadığından emin bir şekilde küçük kız çocuğunun adını sordu.
Adım mı dedi kız ve adının olmadığını söyledi.
Kaç yaşında olduğunu sordu palyaço. Tam yüz yaşındayım dedi küçük kız.
Oldukça yaratıcı ve neşeli bir çocukla karşılaştığının farkındaydı.

Kadın taşı eline aldı ve düşünmeye başladı. Bu taşın adı gökkuşağı olsun. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder