9 Ekim 2019 Çarşamba

Hep Onun Yüzünden Değil mi?




“Eğer gerçek dünyada yaşamak istiyorsam, bu yansıtmalarımdan vazgeçmek zorundayım; nefret edilesi olanın, kötünün içimde olduğunu kabul etmeliyim. Bu kolay değildir. Suçu başkalarına atamamak çok zor. Ama buna değer. Eğer birey, diyor Jung, "kendi gölgesiyle hesaplaşmayı öğrenirse, dünya için gerçek bir şey yapmış olur. Günümüzün devasa, çözülmemiş toplumsal sorunlarının hiç olmazsa minicik bir parçasını sırtlanmayı başarmıştır. Dahası, o birey gerçek birlikteliğe, kendini bilmeye ve yaratıcılığa doğru adım atmış, büyümüştür. " 
Ursula K. Le Guin

Hep onun yüzünden diye başladı söze. Sözü geriye doğru çekti ve bir ok gibi fırlattı. Hep onun yüzünden oku saplandı tahtaya. Hep onun yüzünden mi gerçekten diye bir an sormadı, bir an sorsa belki de aklı açılacak, kalbi ferahlayacaktı, izin vermedi. İzin vermedi bir an ne kendine ne ona ne de yaşama. Haklı mıydı? Haklı olsa ne fayda!
Hep onun yüzünden diye başladı ve sözüne devam ederken bu sefer geçmiş yaşamında yaptığı hatayı yapmamaya karar verdi. Ok yaydan çıkmadı. Biraz olsun anlayış kazanmıştı önceki yaşamında, biraz olsun şefkat kazanmıştı. İnsan ne kazanırdı ki başka? Para kazanmak, şan şöhret kazanmak diye geçer sözlüklerde ama bence para kaybedilir, harcandığında da kazanıldığında da. Ne kazanılır o halde? Güven kazanılır, sevgi kazanılır, umut, anlayış kazanılır. 
Hep onun yüzünden demedi üçüncü kez dünyaya geldiğinde. Döndü dolaştı, hep kendi yüzünden olduğunu kavradı. Meselelere farklı bakabiliyordu bu yaşantısında. Dördüncü kez yaşayacak olsa kim bilir neler neler kazanacaktı? Dördüncü hakkı yokmuş. Kimin kaç hakkı var bilemeyiz ve heyecan veren de budur. Bir yaşamımız olacak veya on dört yaşam hakkımız olacak. Öğrendik öğrendik telaşında olmamız güzeldir. Ya hiç öğrenemezse kişi? Mutlaka öğrenir, belki her şeyi öğrenemez iki yaşam hakkında ama  çok önemli bir şeyi öğrenecektir. On milyon yaşama hakkı olduğumuzu bilsek “nasıl olsa öğrenirim” rehavetinde olmaz mıyız? Kim ne derse desin telaş güzeldir. İyiliğe doğru telaş, güzelliğe, inceliğe, özgürlüğe telaş şiirlerin en özgünüdür. 
Şu ayna nöronlar meselesi beni çok düşündürüyor bu ara. Düşünmek dedim de bu sabah okuduğum makale neden bu kadar güzeldi ve neden bu kadar çok düşünüyorum onu şu anda? Turing testi, bilgisayarın insan olduğuna ikna olma meselesi derken makalenin her yerinde hissettiğim sevgiye, inceliğe inanç…
Searle’un Çin Odası deneyini mi öğrenmek istersiniz, başka zihinler meselesini mi yoksa bir bilgisayarın nasıl olup da insanlar için çok kolay olan bir cümle içindeki zamirle kimin kastedildiğini bilememesini mi? Bir bağlantı adresi verip bu öyküyü okuyanlara o makaleye göndermek isterdim ama yapamam. Elimizdeki imkan kısıtlılığından değil, içimden gelmediğinden, içimden gelse de bu makaleyi okurken hissettiklerimi paylaşacakmışım gibi geldiğinden…
Ayna nöron, ayna nöron söyle bana beynin F 5 bölgesinde misin? Ayna nöron söyle bana empati mi senin derdin? 
Hep onun yüzünden demekten empati ile vazgeçeriz değil mi? Kaçıncı yaşantıda vazgeçeriz? 

Yasemin Şenyurt
09.10.2019
Ankara

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder