3 Haziran 2012 Pazar

Sonsuz Bahçe




Çabalamayı bilmiyordu. Tuhaf neşesine ortak olmak isteyenlere kolay kolay izin vermiyordu. O tuhaf neşeye ben de ortak olmak istemiş ve nasıl olduysa kolayca izin alabilmiştim. Yıllar sonra anladım ki o tuhaf neşenin derinliğinde yoğun acılar var. Yoğun acılardan bahsetmezdi. Bir şarkının nakaratına tutunmuş olmalıydı senelerce.

Bir şiire başlık ararken ağaçları tanımış diye düşünürdüm.  Ağaçları tanımak için doğmuş olduğunu da düşünürdüm. Ruhunun en sisli yerinde gördüğüm rüyayı hayra yordum.

Dile getirmeye çalışırken ne kadar zorlansa da biliyordum. Biliyordum her şeyi…
Bir yandan da ne kadar imkansızdı bilebilmek. Özgürlüğü Yorumlamak kitabını elinden düşürmediğini biliyordum. 
Uçurtmalara hayran olduğunu ve gökkuşağıyla kendinden geçtiğini seziyordum.
Yorgun akan bir nehre türküler söylerdi durmaksızın. Yorgun bakan işçilere umut olurdu yazdıklarıyla.
Yazdığı öykülerle tanımıştı insanları.  Biraz daha tanımak ve biraz daha bilmek istemek haksızlıktı. Son yazan duvara baktı ve o duvarın üstüne tırmanıp sonsuz bahçelere attı kendini. Yuvarlandı ve ağzı kulaklarındaydı. Yuvarlandı ve kendini tanıdı.
Bedenindeki pürüzü ve ruhundaki ıslığı hayra yordu.
Gözlerindeki yaşı sildi ve ben ruhunun en sisli yerinde gördüğüm rüyayı hayra yordum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder